Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Felsefenin Arzusu: Politika

Ersin Vedat Elgür

Felsefenin Arzusu: Politika Gönderileri

Felsefenin Arzusu: Politika kitaplarını, Felsefenin Arzusu: Politika sözleri ve alıntılarını, Felsefenin Arzusu: Politika yazarlarını, Felsefenin Arzusu: Politika yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
arkhe yani "bir şeyi o şey yapan şey”i arayışı, tüm diğer varolanlarda bulmak istediği o bir varolan; felsefenin bu en büyük arzusunu meta ve onun hareket biçimi gerçek kılıyordu; dünya bir dünya haline geliyordu. Fakat felsefenin bu arzusunun metanın hareketi ve formu tarafından gerçek kılınması söz konusu arzunun ekonomi tarafından gerçekleştirildiği düşüncesini yaratmasın. Marksizm tarihte bu hataya bir kere düştü ve hem trajik hem de oldukça komik sonuçlara yol açan bu hata sosyalizmin ciddiyetini kaybetmesini beraberinde getirdi. Fakat bu kaybın telafisi için ileri sürülen argümanlar ve siyaset tarzı da en az ilkinin trajikomikliği kadar başarısız sonuçlara yol açtı.
Zamanın şimdisine kadar ilk defa varolanlar içinde bir varolan, meta, kendisinin dışındaki tüm diğer varolanları kendine ve kendi hareket biçimine benzetmek konusunda bu kadar ısrarcı ve inatçıydı. Bulaşma ilk defa içkin gelişme dinamiklerine ve ontolojik bir uzama sahipti.
Reklam
Spinoza, düşünmeyi insanın doğa ve toplumla kurmuş olduğu ilişkinin bir işlevi olarak düşünmekle özne ve nesne arasındaki mutlak ayrıma dayanan düalist ontolojileri yadsıyarak materyalist bir bilgi kuramının da yolunu döşemiştir.
Marx kullanım değeri - değişim değeri
"Nasıl ki yulaf lapasını tadarak yulafı yetiştirenlerin kim olduğunu buradan çıkaramıyorsak, bu basit sürece bakarak da onun ne gibi toplumsal koşullarda gerçekleşmekte olduğunu kestiremeyiz; belki köle sahibinin zalim kamçısı ya da kapitalistin endişeli bakışları altında, belki Cincinnatus ufacık tarlasını sürüyorken, belki de vahşi insan yabani hayvanları taşla öldürürken olmuştur."
"Mantıkçıları köşeye sıkıştıran ve onları kaçınılmaz biçimde ya sofizme ya da onların bilgisizliklerini ve dolayısıyla tüm sanatlarının işe yaramazlığını kabul ettireceği düşünülen en eski soru şudur: Gerçeklik nedir?"
Immanuel Kant
Sonsuz ilerleme ancak, aynı akıl sahibi varlığın sonsuza dek sürüp giden varoluşu ve kişiliği varsayımıyla olanaklıdır.
Kant, Saf Aklın Eleştirisi
Reklam
Diyalektiğin, Platon ve Aristoteles'te, istendiği zaman kullanılabilen olumsal bir yöntem olması, bu iki düşünürün eksikliği olarak görülmemelidir. Varolanların merkezi bir birim aracılığıyla, birlik verici ilişkisel bir bütünlüğe ulaşamadığı böyle bir zamanda diyalektik de birliğe sahip olmayan bir çokluğun, olabildiğince bütünlüklü görüsünü elde etmeye yarayan, diğer- lerine nazaran daha yetkin bir akıl yürütme biçimi olarak tasarlanabilirdi ancak. Ne zaman ki, ürünün meta biçimi, sermaye aracılığıyla dünyayı bir bütün şeklinde birbiriyle ilişkilendit- meye başladı yani ontolojinin arzu nesnesi olarak Varlık, sermaye tarafından ne zaman belirgin kılınmaya başladı, diyalektik de düşünme ve gerçeklik açısından o zaman zorunluluk kategorisiyle birlikte düşünülmeye başlandı. Bu yönüyle, burjuva üretim biçiminin yaygınlık kazanmaya başladığı 18. yy'da, Kant'ın olumsal bir araştırma yöntemi olarak diyalektiği aklın kendisine içkin bir zorunlu akıl yürütme biçimine dönüştürmesi, varolanların da yapısal bir etken aracılığıyla zorunlu ilişkilerin bileşeni olmaya başlamasıyla doğrudan alakalıdır.
İdealara giden yolda ileri sürülen yargıların eksikliğinin ve dolayısıyla da geçersizliğinin bilincidir diyalektik.
Platon’un mağara alegorisi
"Bu naif fikrin sorunu bizi, güvenli mekânından, doğru gerçekliği onun çarpıtılmış yanlış algısıyla karşılaştırabilen tarafsız bir gözlemcinin dışsal konumuna yerleştirmesidir. Burada kaybolan şey, bizim hepimizin mağaradaki insanlar olmamızdır yani mağaranın gösterisine gömülmüş olan bizler, nasıl, bir anlamda kendi kendimizin omzuna çıkıp doğru gerçekliğe bakabiliriz? Gölgeler dünyasın- daki küçük tutarsızlıkları, gerçeklik sandığımız şeyin yapay bir gösteri olduğunu belli eden küçük tutarsızlıkları mı aramamız gerekir? (Matrix'teki o sahne gibi: bir kedi odayı iki kez geçer; böylece dikkatleri Matrix'in işleyişindeki bir aksaklığa çeker) Ne olursa olsun bizlerin, yani mağara adamlarının mağaranın dışındaki ‘doğru gerçeklik' fikrine ulaşmak için çok çabalamamız gerekir -bizim dünyamızınn doğru tözü, ön-varsayım bu anlamda hep-zaten koyutlanmış- tır, yanıltıcı gölgelerin telaşından gerçekliğin çekirdeğini uzun bir arındırma, damıtma sürecinin sonucudur o” (Žižek, 2008).
Kurşun minvalinde söz
Bir kandamlası, dünyayı alt eden özgür yüreği içinde aktığı sürece felsefe, rakiplerine karşı Epiküros'la birlikte şöyle haykıracaktır: "Dinsiz kişi, çoğunluğun tanrısını ortadan kaldıran değil çoğunluğun inandıklarını tanrılara yükleyen kişidir"
Marx, 1841
Reklam
Felsefenin başlangıcı her şeyin ondan meydana geldiği şeyin maddi temeline dair rasyonel sorular soran Thales değil, kendi bilme ediminin sonuçlarını sorun haline getiren Herakleitos’tur.
Felsefenin kendine has etkinliğinin sonucu bilgi değil her zaman yeni bir bilinçlilik formudur.
görünen köy uzakta değildir :)
Merkez bütünlüğün merkezindedir, ama yine de merkez bütünlüğe ait değildir. Bütünün merkezine başka bir yerde sahiptir.
Derrida
17 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.