Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Felsefeye Başlangıç

Mehmet Emin Erişirgil

Felsefeye Başlangıç Gönderileri

Felsefeye Başlangıç kitaplarını, Felsefeye Başlangıç sözleri ve alıntılarını, Felsefeye Başlangıç yazarlarını, Felsefeye Başlangıç yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Kendisini oluşturan bir insan kendi önünde duran dünyadaki herşeyin önceden kurulu olmadığını görür. Şundan emin olun ki felsefedeki tüm yetenekler sizin kendinizde geliştirebileceğiniz değerlerdir. Kimse onları size başka bir şey karşılığında satamaz. Eğer düşüncenin satılabileceğine inanıyorsanız ya sizi aldatan biri vardır ya da siz kendi kendinizi kandırıyorsunuzdur. İşte bu noktada “değer”in kendinizle olan ilişkinizden kaynaklandığını düşünün. Zamanınızı kendinizi geliştirmeye ne kadar ayırırsanız, kendinizi o kadar kazanırsınız.
Gerçekte çoğu insan düşünüyor değildir, ancak böyle olsalar bile en iyi şekilde düşünüyor oldukları bilinciyle var olurlar daima. İdeal olduğunu düşünen biri neden başka bir kimsenin beklentisiyle düşünsün ki? Bu nedenlerle eğer bir düşünce insanı olduğunuzu düşünüyorsanız düşüncelerinizi kendinize saklayın. Kimseye akıl vermeyin, çünkü ideal olduğunu bilerek yaşayan kimseler sürekli olarak akıl verirler. Böyle olduğu için, toplum içinde akıl veren çoktur. Üstelik akıl veren biri o aklın gösterdiği yolda bir sonraki adımı atmaktan kaçınmaz. Akıl veren kimsenin akıl verdiği konuda planı hemen hemen her zaman tam ve kusursuzdur. Akıl veren çoğaldıkça bununla doğru orantılı olarak sorumsuzluk da artar. Akıl verenlerin bu aklı sunduğu kimseler sonuçta kendilerini kolayca sorumsuz sayabilirler. Akıl vermek, akıl verenin beklentilerini karşılamayacağı gibi, başkalarının aklıyla hareket eden ilgili ve kendilerini sorumlu tutması beklenen kimseler kendi sorumluluklarından kolayca ve üstelik haklı olarak kaçınabilirler. Dolayısıyla, akıl vermek bir krizi çözmekten ziyade başka krizlerle sonuçlanır.
Reklam
İnsanlar düșünceleriyle ya da hayalleriyle aklımızda kalır. Ben bunlarla ilgiliyim. Bir kimse her zaman olduğundan daha fazlasıdır. Hayallerimiz var olduğumuz yerdir. Beğendiğiniz şeyler hayallerinizdedir. Sonu ayrılıktır. Hayal kurmak lazım, çünkü șeyler yalnızca hayallerde bağlanır. Hayalleriniz mesleğiniz demek değildir. Bunun farkında olduğum için üniversiteye yeni gelmiş öğrencilere sorulabilecek en gereksiz ve tatsız sorunun “Bu bölüme neden geldiniz?” sorusu olduğunu düşünüyorum. Felsefe bölümünde okuyor olsanız bile bu bölüm sadece bir meslek edindiren bir bölümdür. Ancak hayaller başkadır. Olduğumuz şey biz değiliz. Bir kimse onun hayalindekidir. Ben onunla ilgiliyim. Benim için önemli olan şey düşünceleriniz, hayalleriniz ve kendinizi gerçekleştirebilmenizle ilgili karşılaştığınız problemleriniz. “Bir hayalin var mı?”, “hayallerini gerçekleştirmek adına neler yapıyorsun?” ve “Hayallerini neden hala gerçekleştiremiyorsun?” soruları dokunaklıdır. Hayallerinizin peşinde değilseniz neyin peşindesiniz? Güzel bir istek ile hayalleri karıştırmamak lazım. Olağan ya da göz kamaştırıcı istekler olabilir ve bu istekler birbiriyle çelişkili olmadıkça kolayca gerçekleştirilebilirler. Ancak hayal başka bir şeydir. Hayal kurun. Hayaller neredeyse hiç sormadığımız, çok az kurduğumuz ve gerçekleştirmek adına en fazla sorumsuz kaldığımız alandır. Dikkatli bakacak olursanız, sizi tümüyle ve derinden kuşatan şeyler olan yalnızlık, samimiyet, saflık, arınmışlık sadece hayallerinizde mümkündür. Hayal kurmaya bunun için kendinize söz vererek başlayabilirsiniz.
“Sizin gibi olmam için kac yıl gerek? Ne zaman sizin gibi olabileceğim?” Bu soru kendi doğru ifadesini “ne zaman kendim olabileceğim?” sorusunda bulur. Tek başına yol alabildiğini gördüğün zaman kendin olabilirsin. Öğrenmek istediğiniz bir konuda her zaman bir hoca bulamayabilirsiniz. Bu nedenle, en sonunda bir hocanın öğrenciye diyeceği en motive edici cümle şudur: “Her zaman yanınızda olamam.” En yoksun durumda, sefalet içindeyken bile öğrenebilirlik yeteneğimizi geliştirebiliriz. Düşlerimizde varolabiliriz, imgelerde kendimizi üretip varedebiliriz.
Delfi’de Apollon Tapınağı üzerinde yazan “Kendini tanı!” sözü Herakleitos’a ait olan “Kendimi aradım!” (80’inci fragman) ve “Köpekler tanımadıklarına havlarlar!” (115’inci fragman) sözlerinde farklı şekillerde dile getirilir.
Zamanla bildikleriniz şüphesiz artacak. Ancak bu bildiklerinizin, bilmediklerinizin ortasında sadece küçük bir nokta olduğunu görünce kendinizi hiç birşey olarak hissedeceksiniz. Felsefe yapmak şimdiye kadar okuma alışkanlığı edinmemiş insanlar için inanılmaz derecede güç ve sıkıcı bir bir faaliyettir. Bu sıkıntının kaynağı rafta durdukça giderek kalınlaşan sayfalardan ibaret duran korkunç kitaplardır. Bu nedenle okuma alışkanlığı olmayan biri için felsefe yapmak bir ölüyü diriltmekten daha zordur.
Reklam
Materyal teknoloji daha üstün teknolojiler tarafından yararsız ve hemen ardından işlevsiz hale getirilir. Ancak fikirleriniz, siz onları yanlış bulmadıkça doğru olmayı sürdürürler. İskoç filozof Adam Smith tarafından detaylı bir şekilde ortaya konulan “İnsanın yaşamda kalabilmesi için çalışmak zorunda olduğu” düşüncesi bir fikirdir ve bu fikir uzun zamandır çok az kesintiye uğratılmış bir şekilde insanlık tarafından onaylanmıştır. Fikirlerimizle oluşturduğumuz bir çalışma hayatının insan doğamızı dönüştürüp biçimlendirecek şekilde işlemesini sürdürdüğüne tanık oluyoruz. Bu biçimiyle seçip sürdürdüğünüz çalışma hayatının insanı neye dönüştürmüş olduğunu ve insanın bu halinin sizin kabul edeceğiniz bir varoluş tarzı olup olmadığını kendinize sorunuz. Ne tür bir insan doğası yaratmak istediğinizi kendinize sormaktan vazgeçmeyiniz. Çalışma hayatının hangi sektöründe hangi mesleği sürdürürseniz sürdürün, insanların çalışma hayatının mevcut biçiminin onların kendi onayladıkları ve sürdürdükleri belirli bir düşünce zeminine dayandığını onlara her fırsatta hatırlatınız.
Felsefe elbette bir meslek değildir, beş para kazandırmaz, elinizdekini de alır götürür. Mümkünse önce gidip meslek sahibi olmalı sonra felsefe yapmalı.
“Felsefe” denilen şey Türkiye’de bir meslek olarak kabul edilmiştir. Düşünme böyle bir ortamda sadece ders konusudur ve ders sonunda kitapla birlikte düşünce de rafa kaldırılır. Bu nedenle Türkiye’deki üniversitelerdeki öğretim elemanlarının büyük kısmı ne yapacaklarını bilememektedir. Böyle olduğu için felsefe bölümlerinin çoğunda okutulan
43 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.