Aziz Simoncular'ın Fransız Devrimi'nde kullandığı "Bir daha asla savaşma, asla ulusal bir şekilde çatışma, herkes için sevgi (herkesi sev!)" parolası, feminizmin tarihsel sürecinde önemli bir yer tutar ve günümüzde hâlâ güncelliğini korur. Hatta feminizm "diğerlerine" ve yabancılara karşı artan dışlama ve düşmanlığa karşı, yoksulluğa ve "yeni savaşlara" karşı her zamankinden daha fazla aktüel konumdadır.
"Bir daha asla savaşma, asla ulusal bir şekilde çatışma, herkes için sevgi (herkesi sev!)" parolası, feminizmin tarihsel sürecinde önemli bir yer tutar ve günümüzde hala güncelliğini korur.
Feminizm bir toplumsal hareketi temsil etmektedir; yani, kadınların hayat şanslarında bir düzelme olması için politik ve pratik önlemler organize eden, kampanyalar ve eylemler düzenleyen, ayrımcılık ve kötü koşulların ortadan kalkması için müttefik kazanmaya çalışan bir toplumsal harekettir.
“Uyum(erkek ve kadın arasındaki), kadınları bir mutfak önlüğü ve bir ocağın arkasına sınırlayacağımız bir aptallık ile sağlanamaz. Doğa, her iki cinsiyeti de bilim ve sanat alanında eşit özelliklerle donattı.”
"Uyum (erkek ve kadın arasındaki), kadınları bir mutfak önlüğü ve bir ocağın arkasına sınırlayacağımız bir aptallık ile sağlanamaz.
Doğa, her iki cinsiyeti de bilim ve sanat alanında
eşit özelliklerle donattı."
"Uyum (erkek ve kadın arasındaki), kadınları bir mutfak önlüğü ve bir ocağın arkasına sınırlayacağımız bir aptallık ile sağlanamaz. Doğa, her iki cinsiyeti de bilim ve sanat alanında eşit özelliklerle donattı."
Feminist hareketlere rağmen birçok erkek ve kadın, hala veya yeniden, Tanrı ya da başka insanüstü güçler veya genler tarafından kadın ve erkeklere çok özel roller verildiğini düşünüyorlar. Elbette bu insanlar feminist değiller. Eşitliğe olan "inanç" tek başına yeterli olamaz, eşitsizliği kınamak ve bu eşitsizliği gidermek için önlemler almak gerekir.
Feminist hareketlere rağmen birçok erkek ve kadın, hâlâ veya yeniden, Tanrı ya da başka insanüstü güçler veya genler tarafından kadın ve erkeklere çok özel roller verildiğini düşünüyorlar. Elbette bu insanlar feminist değiller. Eşitliğe olan "inanç" tek başına yeterli olamaz, eşitsizliği kınamak ve bu eşitsizliği gidermek için önlemler almak gerekir.
Günümüz medyası feministleri; çocuklardan nefret eden, takım elbiseli, kariyerleri dışında bir şey düşünmeyen ve diğer kadınlarla devamlı bir çatışma içinde olan kişiler olarak lanse etmektedir.