Kitabımız, Gümüş isimli kızımızın annesini kaybetmesi üzerine bir deniz fenerine gönderilmesini ve oradaki bekçi ile yaşadıklarını anlatıyor. Fener bekçisi Pew, Gümüş'e fener kurallarını öğretirken bir yandan da hikâyeler anlatıyor.
Bu hikâyeler, ana hikayemizi bölüyor; geçmiş ve gelecek arasında gidip geliyoruz. Kitapta daha çok bu hikayelerdeki kahramanların yaşamlarını okuyoruz. Gümüş'ün hikayesinin nasıl devam ettiği ise daha sonralarda anlaşılıyor.
Herkes kendi hikayesinin ana karakteri ve bu ana karakterler arasındaki gidiş-gelişler ilk başlarda zorlasa da ilerledikçe hepsi çözülüyor. Her karakterin ortak noktası ise hiçbirinin mutlu bir yaşamı olmaması. Bu yüzden kitapta genel bir melankoli havası var diyebilirim.
Yazarın kendine özgü bir hikaye anlatışı var. Örneğin, hikâyeler giriş-gelişme-sonuç diye değil, tam tersi ya da daha karışık biçimlerde ilerliyor. Yazar bize her yerden bir parça veriyor ve biz de birleştiriyormuşuz gibi.
Kitaptaki bir öne çıkarılan unsur da aşk. Karakterlerimizin yaşamını en çok etkileyen şey bu. Aşkın dünyadaki en değerli şey olduğuna dair pek çok vurgu yapılmış.
Bunların dışında Fener Bekçisi beni daha çok üzen bir kitap oldu. Bu; karakterlerin içindeki yarım kalmışlık, yalnızlık ve sevgisizlikten dolayıydı. Anlatımı ve sürükleyiciliği güzeldi. Tavsiye ederim.
Fener BekçisiJeanette Winterson · Turkuvaz Kitap · 2010123 okunma
"Bana bir hikâye anlat Pew.
Nasıl bir hikâye, çocuk?
Mutlu sonla biten bir hikâye.
Böyle bir şey dünyanın hiçbir yerinde yoktur.
Mutlu son mu?
Hayır, bir son."