Romanın başkahramanı Feramuş, küçükken sık sık gördüğü rüyaların etkisinde kalır. Büyüdüğünde de devam eden rüyaları artık gerçek hayatta karşısına çıkar ve Feramuş delirdiğini düşünür. Üzüntüden sık sık nöbetler geçirir, deli damgası yememek için derdini kimseye anlatamaz. Ne yazık ki çok değer verdiği annesi hakkında birtakım dedikodular duyunca büsbütün yıpranır ve artık dayanamaz. Kendini yollara atar, doğup büyüdüğü köyünü terk eder. Gece ayazında nasıl gittiğini anlayamadığı bir dergâhta bulur kendini. Çok garip bir dergâhtır burası. Orada bulunan bütün dervişler Feramuş gibi sonradan bu dergâha sürüklenmiştir. Hepsinin ayrı bir hayat hikâyesi vardır. Feramuş burada tanıştığı Ahfa adındaki en yaşlı dervişle bir zaman yolculuğuna çıkar. Bütün dervişlerin hayat hikâyesine şahit olur. Bu dergâhın yeni mensubu olduğunu bazı şeyler yaşadıktan çok sonra anlar. Köyüne dönmeye karar verir.
Her şey çok değişmiştir köyünde. Hiçbir şey umduğu gibi gitmez, Feramuş karşılaştığı durumlardan ötürü afallar. Anlar ki artık o da eski Feramuş değildir. Gittiği dergâhta ona bahşedilen dervişlik ruhu ile sonsuza kadar bir var olup bir kaybolur. Onu diğer dervişlerden ayıran özelliği ismi olur. Feramuş ismine layık bir şekilde unutulur.