Mirkâtü'l-Vüsul Tercümesi ve Şerhi

Fıkıh Usûlü

Molla Husrev

Fıkıh Usûlü Sözleri ve Alıntıları

Fıkıh Usûlü sözleri ve alıntılarını, Fıkıh Usûlü kitap alıntılarını, Fıkıh Usûlü en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Usûl-i Fıkıh ilmi: Fıkıh bilgilerinin esası ve kaynağı olan bir ilimdir ki şer'i hükümlerin mufassal delilleri bu sayede bilinir. Ve bu dini hükümler bu muşahhas deliller vasıtasıyla istinbat ve isbat olunur. Usûl-i fıkıh öyle bir ilimdir ki edile-i şeriyye ve ahkâm-ı şeriyyenin ahvali onun sayesinde bilinir. Öyle ki, ikincisi (ahkâm-ı şeriyye) birincisi (edille-i şeriyye) sayesinde bilinir ve isbat edilir. Mesela, namaz farzdır. Namazın farz olması bir şer'i hükümdür. Bu şer'i hükümde yine bir şer'i delil olan اقيموا الصلاة (namazı kılınız) ayet-i celilesinden istinbat ve isbat olunmuştur.
Sayfa 61
Yalan söyleme, haram yeme, zina etme, gıybet etme lafızları birer nehiy dir. Yalan, haram, zina, gıybet de birer menhiyyun anhtır. Nehyeden kimseye nahi, nehyedilen şahsa da menhi denilir.
Sayfa 130
Reklam
Özet olarak; Şafiiler ibâdetlerde olduğu gibi muamelatta da kubhun derecelerini nazara almıyorlar. Onlara göre ibâdetlerde olduğu gibi muamelatta da batıl ile fâsid birdir. Hanefilere göre ise yalnız ibâdetlerde batıl ile fâsid bir hükümdedir. Muamelatta ise bunlar ayrı ayrı şeylerdir. Batıl, aslen ve vasfen meşru olmayan şeydir. Fâsid ise aslen meşru olup yalnız harici vasıfları itibari ile meşru bulunmayan şeydir. Bu cihetle hükümleri de başka başkadır. Öyle ise aralarında bir tezad söz konusu değildir.
Sayfa 135
Muhkem: Nesha ihtimalden hali olduğu cihetle müfesserden daha kuvvetli olan lafızdır. Muhkemin hükmü: Kendisi ile amelin vücûbu, hakikatine itikadın lüzumudur. Te'vil, tahsis ve neshten hiçbirine ihtimali yoktur.
Sayfa 168
Emredilen bir şeyin aynını yerine getirmek edadır. Mislini yerine getirmek de kazandır.
Sayfa 108
Reklam
Imam Züfer'e göre, namazın son vaktinde kendisine ehliyet gelen kimse, mesela kafir müslüman olsa, hayız temizlense, baygın ayılsa o namaz ona vacib olmaz. Çünkü son cüzde edası mümtenidir. Eğer o namaz vacib olsa teklif-i mala yutak olur. Edası vacib olmayınca Züfer'e göre kazası da vacib olmaz. Bizim Züfer'e cevabımız, vaktin son cüzünde eda ile mükellef olsa. vakit edaya yeterli olmadığından dolayı teklif-i mala yutak olur. Fakat burada sadece namaza şuru yeterlidir. Vakit çıktıktan sonra da onu tamamlayabilir, bundan dolayı da teklif-i mala yutak lazım gelmez. Son cüzde namaza şuru eda için yeterlidir. Edanın tamamı matlub değildir. Edanın vacib olması halefi bulunduğu içindir. Çünkü edanın halefi kazadır. Eda edilemezse kaza edilir. Kazası mümkün olduğundan vaktin son cüzünde kendisine ehliyet gelen kimseye o namazın edası vacib olur. Bu da teklif-i mala yutak olmaz.
Sayfa 127 - teklif-i mala yutak : güç yetirilemeyen şeylerin insana teklif edilmesi
Şârî'i hakim olan Cenab-i Hak tarafından emredilen bir şeydeki güzellik, ya liaynihi bir güzelliktir, ya ligayrihi bir güzelliktir. Yani memurun bih, ya kendi zatındaki bir güzellikten dolayı güzeldir ya da başkasında sabit bir güzellikten dolayı güzeldir. Mesela biz îmân ile memuruz. İmandaki güzellik ise bir zati güzelliktir. Bu güzellik başkasından alınmış bir güzellik değildir. Bu nedenle îmânlizatihi güzel olan bir memurun bihtir. Biz cihad ile de memuruz. Fakat cihad hadd-i zatında insanları öldürmeye, şehirleri tahribe sebeb olacağı için lizatihi güzel değildir. Belki dini ilaya, İslâm yurdunu müdafaaya vesile olduğu için güzeldir. Bu nedenle cihad lizatihi değil, ligayrihi güzeldir.
Sayfa 119
Müfesser: Kendisine lahik olan beyanı tefsir veya beyanı takrir sebebiyle nasdan daha vazih olan bir lafızdır ki tevile tahsise ihtimali olmaz. Ancak nesha ihtimali bulunur. Müfesserin hükmü : kendisiyle amel ve itikadın vücûbudur. Müfesserin yalnız nesha ihtimali vardır. Nassı her vechile vazihtir. Tevil ve tahsise ihtimali yoktur. İfade ettiği mananın kat'iyetine itikad etmek vacip olduğu gibi hükmüyle amel etmek de vaciptir.
Sayfa 167
Mesela müste'min bir kimse "oğlanlarım hakkında bana emn-u eman verin" dediğinde, hem erkek çocukları hem kız çocukları için eman istemiş olur. Çünkü 'بنی' cemi müzekker olduğundan erkeklere asaleten, kızlara da tebaan şamildir. Fakat "bana kızlarım hakkında eman verin" derse, buna erkekler dahil olmaz. Çünkü'بناتی' cem-i müennes olduğundan erkeklere şamil değildir. Yalnız kızlar için eman taleb etmiş olur.
Sayfa 163
22 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.