Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Filozof Olmayanlar İçin Felsefeye Giriş

Louis Althusser

En Yeni Filozof Olmayanlar İçin Felsefeye Giriş Sözleri ve Alıntıları

En Yeni Filozof Olmayanlar İçin Felsefeye Giriş sözleri ve alıntılarını, en yeni Filozof Olmayanlar İçin Felsefeye Giriş kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Gerçekten de felsefeyi, yani farklı felsefelerin bütününü, her devirde, teorik bir savaş alanı olarak tasarlamak lazımdır. Bu alanda (kendi felsefesinin tüm diğerlerini silahsızlandıracak zaferi sayesinde) eleştirel felsefenin "ebedî barış"ının hüküm sürmesini sağlamak isteyen Kant da, kendinden önceki felsefeye, yani "metafiziğe" (ifade onun) "savaş alanı"(Kampfplatz) diyordu. Şu da ilave edilmeli: eski çarpışmaların siperleriyle delik deşik, işgal edilmiş, terk edilmiş, tekrar işgal edilmiş istihkamlarla dolu, boğuşmaların özellikle şiddetli geçtiği yerlerin adlarıyla damgalanmış ve her an geçmişten yeniden doğup gelerek ilerleyen yeni güçleri de saflarına katacak yeni taburların insafına kalmış, engebeli bir alan... Şu da: yine de içinde, her belli dönem için, ikincil cephelerin yanı sıra, etrafında bu ikincil cepheler gibi tüm karşıt güçlerin de kümelenip kutuplaştığı bir ana cephenin seçilebildiği bir alan. Şu da: çarpışmaların ilk tarih felsefesinden beri devam ettiği, yeni geçici adlar altında hep aynı muharebenin, idealizm materyalizm kavgasının, sürüp gittiği bir alan...
Sayfa 224
"Ulusun siyasetinin farklı ve karşıt önemli tercihlerini temsil ettikleri varsayılan "siyasal partiler" işte bu kurgu temel alınarak kurulmuştur (zira aslında devletin siyaseti son aşamada egemen sınıfın sınıf mücadelesindeki çıkarlarıyla belirlenir). Bu durumda, her birey seçtiği siyasal partiye (tabii yasadışılığa itilmemişse) oy vermek suretiyle görüşünü "özgürce" ifade etmiş olur. Siyasal partiler olayında belli bir gerçeklik olduğu unutulmamalıdır. Bunlar kabaca sınıf kavgasına taraf olan sosyal sınıfların ya da sınıf çekişmeleri üzerinden kendi özel çıkarlarını kollamaya çalışan kimi toplum katmanlarının çıkarlarını temsil ederler. Temel sınıfsal antagonizma da, seçim hileleri gibi engellere karşın, sonunda işte bu gerçeklik üzerinden görünür olmaya başlar."
Sayfa 175Kitabı okudu
Reklam
"Buna göre, ben Marksist ekonomi yorumunun ilk sıraya koyduğu ekonomideki determinizmi ideolojiye taşımış oluyordum. Eğer her birey özne olarak egemen ideolojinin "seslenişine" hedef oluyorsa, tüm ideolojik aygıtlar tamamen birleşmiş egemen ideolojinin yasasına aynı şekil ve koşullarda tabi iseler, bundan elbette bir muhalefet partisinin (örneğin komünist partinin) de sistemin, sistemin yasasına tabi ve tamamen sistem tarafından belirlenen bir parçasından başka bir şey olmadığı sonucu çıkar. Demek ki o da sisteme dahil olacak ve hizmet edecektir; daha açık deyişle, burjuva sınıfının hizmetinde, işçi sınıfını dizginleme ve boyun eğme ideolojisini aşılama amaçlı bir alet olacaktır: kurbanı olduğu sömürüyü ayaklanmadan kabul etsin diye... Böyle bir durum meydana gelebilir. Sendikalar, Okul, vb. için de aynı şey olabilir..."
Sayfa 166Kitabı okudu
"Zira hiçbir egemen sınıf kalıcılığını yalnız kuvvet kullanma yoluyla sağlayamaz; egemenliği altına alıp sömürdüğü sınıfın üyelerinin, hatta sadece onların değil, kendi üyelerinin de özgür rıza ve katılımlarını kazanmak zorundadır. Çünkü kendi üyeleri de özel ve bireysel çıkarlarına feda etmeye o kadar kolay razı olmazlar; ayrıca sınıflarının egemenliği için çıplak şiddetten bir araçla -yani ideolojiyle ve ve sömürülen sınıfın egemen başka birilerine kazanılmasıyla (rızasıyla) hüküm sürmek sınıfını fikrini de pek benimsemezler egemenlik işlevi ancak egemen sınıf ve onun egemenlik aleti olan devlet tarafından yerine getirilebilir; ama dahası, söz konusu egemenlik de ancak egemen sınıfın ideolojisi tum toplumda fiilen egemen ideoloji haline gelmişse gerçekleşebilir, ki bu da ideolojik kavgaya devletin müdahil olmasını gerektirir. Devlet böylece bu ideolojiyi egemen sınıfın ideolojilerinden biri değil tek ideolojisi yapan bu göreli birliği sağlıyorsa, egemen ideolojiye ve onun devletin ideolojik aygıtlarında gerçekleşmesine ilişkin her konuda devletin rolünün belirleyici olduğu açıktır."
Sayfa 164Kitabı okudu
Borsa sömürüsü!
"...kendisi çalışmayıp toprak rantından (çiftliğinin kirasından) ve gelirinin spekülasyonundan (borsa veya sanayiye yaptığı yatırımlardan) geçinen büyük "toprak ağası"nın pratiği de aynı değildir, zira kendisi hiçbir şey üretmemekte, (ortakçılarının) dolaysız ve ("yatırımları" yoluyla işçilerin) dolaylı sömürüsüyle geçinmektedir. Kendine ait olmayan bir fabrikada, kendine ait olmayan makineler üzerin- de, montaj bandında çalışan bir işçinin de ayrı, farklı bir pratiği vardır, tıpkı çalışmayıp onu sömüren ve geliriyleya kendi işletmesine "yatırım" yaparak ya da bankalar veya kârlarını "yatırdığı" diğer endüstri dallarıyla birlikte çalışarak-spekülasyon yapan patronunun da olduğu gibi ..."
"Her insana özgü bu "doğal" felsefe nasıl bir şey olabilir? Bu sefer insandıklarınıza, "sıradan" insanlara sorarsanız, belki tevazu bu nedenleriyle önce mırın kırın edebilirler ama sonunda kabul edeceklerdir: "Evet, benim de kendime göre bir tür felsefem var." Nedir bu? Belli bir "dünyayı görüş" tarzı. Soruları sürdürürseniz şöyle diyeceklerdir: "Hayatta doğrudan deneyimle iyi bildiğim bazı şeyler var: İşim, ilişkide bulunduğum insanlar, gezip gördüğüm ülkeler ya da okulda veya kitaplardan öğrendiğim şeyler. Bunlara bilgiler diyelim. Fakat dünyada hiç görmediğim, dolayısıyla bilmediğim birçok şey de var. Ama görmemiş olmam bunlar hakkında da belli bir fi kir sahibi olmama engel değil. Böyle durumlarda, kafamda bilgileri aşan bazı fikirler de var: örneğin, dünyanın kökeni, ölüm, çekilen acılar, politika, sanat, din, vb. hakkında... Dahası da var: Bu fikirler bana sağdan soldan, düzensizce, darmadağınık, birbirinden ayrı, bir bütün oluşturmadan geldiler. Fakat, neden bilmem, bunlar kafamda yavaş yavaş birleşti, hatta ilginç bir şey oldu: bütün bilgilerimi ya da çoğunu, bu genel fikirlerin, onların birliğinin şemsiyesi altında topladım. İşte o zaman kendime bir tür felsefe, bildiklerimi de bilmediklerimi de kapsayan bütünsel bir dünya görüşü kurmuş olduğumu gördüm. Benim felsefem işte bu, fikirlerimin şemsiyesi altında birleşmiş bilgilerim."
Reklam
Felsefe yolcuları...
"Onları filozof yapan, ayrı bir dünyada, felsefe tarihinin büyük eserlerinden oluşan dışa kapalı bir dünyada yaşıyor olmalarıdır. Görünüşe göre, zaten bu dünyanın dışı yoktur. Onlar Platon'la, Descartes ve Kant'la, Hegel, Husserl, Heidegger vb. ile yaşarlar. Peki, ne yaparlar? Tabii ben en iyilerinden bahsediyorum: Büyük yazarların eserlerini okurlar, döner döner yine okurlar, hiç durmadan okurlar, daha iyi anlayabilmek için bunları birbirleriyle karşılaştırır, tarihin bir ucundan öbürüne aralarında kıyaslamalar, ayrımlar yaparlar."
Büyük Dolambaç
İnsanın kendi dünyasını tanımak için kendi dünyasından çıkması ve Büyük Dolambaç'tan dolanması gerekir. Böyle bir eve dönüş serüvenini aramak için ne denli uzağa gidilse azdır.
Eğer "bir şey" (varlık) olmasaydı, ortada yokluk sorusunu soracak kimse de bulunmazdı, dolayısıyla yokluk, varlığın var olmayabileceğine inanırmış gibi yapmaya yarayan bir aldatıcı kavramdır; oysa böyle bir seçenek yoktur!
232 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.