Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Fransız Teğmenin Kadını

John Fowles

En Eski Fransız Teğmenin Kadını Gönderileri

En Eski Fransız Teğmenin Kadını kitaplarını, en eski Fransız Teğmenin Kadını sözleri ve alıntılarını, en eski Fransız Teğmenin Kadını yazarlarını, en eski Fransız Teğmenin Kadını yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Çağımızın sözde en büyük tasası zaman kıtlığıdır: Toplumlarımızdaki zeka ve paranın son derece büyük bir bölümünü işleri daha iyi yapmak için harcamamızın nedeni, bilime ve bilgeliğe karşı duyduğumuz çıkar tanımaz sevgi değil, budur; insanoğlunun nihai amacı mükemmel bir insanlığa değil de şimşek olup çakmaya, ışık hızına ulaşmaktır adeta...Mesele insanın yapmak istediği her şeyi sahip olduğu zamana sığdırması değil, önünde uzanan uçsuz bucaksız boş zaman revaklarını yaptığı işi uzatarak doldurmasıydı.
425 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Beni en çok etkileyen kitaplardan biridir. Okurken üst ranzaya uzanırdım, sayfaları çevirdikçe yukarıdaki mor ışığın gözümü aldığını hatırlıyorum (askerde). Fransız teğmenin kadını diye anılan Sarah ve aristokrat ailenin bir üyesi olan Charles arasındaki aşkı konu almıştır fakat benim daha çok ilgimi çeken aşklarından ziyade, Sarah karakterinin tasviri ve olaylar karşısında verdiği soğukkanlı tepkileri... Charles ile cinsel birlikteliklerinden sonraki diyalogları çok ilginç. Aklımda kalan bir cümle de şudur ki kitabı okuyanlar için çok derin bir anlamı var: "Sarah kelimenin tam anlamıyla insanları anlayabiliyordu." John Fowles tarzı farklı bir yazar. Kitabın sonunu iki farklı şekilde yazmış. Okura bırakmış kararı. Kendi söylemiyle tanrı-yazarlığa karşıdır. Kesinlikle okunması gerektiğini düşünüyorum hatta kitaplığınızda bulunması gereken bir roman...
Fransız Teğmenin Kadını
Fransız Teğmenin KadınıJohn Fowles · Ayrıntı Yayınları · 20202,408 okunma
Reklam
425 syf.
·
Puan vermedi
Tek kelimeyle etkileyici bir kitap. Yazarın tavrına bayıldım zaten, karakterlerinin özgürlüğünden söz etmesi, kitabın içinde okuyucu ile konuşması, kitabın birden farklı sonla sona erdirmesi ilginçti. Bir yazar yarattığı karakteri için ki onun adı Charles, ben ona eve git demiştim, o beni dinlemedi mandıraya süt içmeye gitti ve bu yüzden Sarah ile karşılaştı derse ve karakterler ancak bize karşı çıkmaya başladıklarında canlanır diye bu olayı açıklarsa ne olur? Sıradaşı bir kitap olur... 1800 li yılların İngilteresi Victorya dönemini sorgulayan, o dönemi anlatan sanki tarihi bir kitap aynı zamanda... Mitoloji, evrim vs.. gidiyor... Yazar bir derya ve bilgisini kitapta döktürüyor. Kitap içinde kitap var sanki... Elbette aşk romanı :) Kitabı bitirince, filmini hemen izleyeyim dedim. Sarah karakterinin bakışını Charles'in ağzından paragraflarca anlatan yazar kadar başarılı bir şekilde Sarah rolünü 32 yaşında oynayan Meryl Streep'te harikaydı. Bence yazarın anlatımındaki gibi delici bir bakışı canlandırmıştır. Yazarın, Koleksiyoncu ve Büyücü kitabından sonra okuduğum üçüncü kitabı oldu... Bence okumalısınız.
Fransız Teğmenin Kadını
Fransız Teğmenin KadınıJohn Fowles · Ayrıntı Yayınları · 20202,408 okunma
Alçak gönüllülük kimsenin bilmediği bir erdem, edep ne demek bilen yok; yatakların olabildiğince dip dibe serildiği küçücük bir odada, baba, anne, genç erkekler, delikanlılar, yetişkin ve yetişmekte olan kızlar - iki bazen üç kuşak- karmakarışık yatıyorlar; her türlü tuvalet işi ve doğal ihtiyaçlar, giyinmeler, soyunmalar, doğumlar, ölümler herkesin gözleri önünde meydana geliyor, her yere şehvet atmosferi sinmiş ve insan doğası domuzdan beter bir düzeye indirgenmiş....Ensest çok sıradan bir olay.
On dokuzuncu yüzyılda bir çiftlik işçisinin hayatı şimdikinden çok farklıydı. Mesela, Dorset köylüleri arasında, evlilik öncesi gebelik son derece normaldi ve hamilelik kesinleşmeden evlilik gerçekleşmezdi... Bunun sebebi işçilere ödenen düşük ücretler ve ailede mümkün olduğunca fazla kişinin çalışmasına duyulan ihtiyaçtı.
Seni ne zaman görsem sesim kesiliyor, dilim tutuluyor, ince bir alev tüm gövdemi dolaşıyor, içimden fışkıran bir kükreme ve karanlık kulaklarımı gözlerimi dağlıyor.
Reklam
Çok sayıda insanı, daha onlara yürütmeyi öğretmeden koşturmakla mutlu edemezsiniz.
Sanki bu yüzü her görüşünden sonra üzerinde yarattığı etkiye inanamıyor ve yeniden görmek zorunda hissediyordu kendini. Yüz, onu aynı anda hem sarmalıyor hem de dışlıyordu; düşte görülen birisi gibi hem kıpırdamadan duruyor hem de durmadan uzaklaşıyordu.
Bu kültürel devrimin bilinçli amaçlarının, zalimliklerinin ve başarısızlıklarının ne olduğu önemli değil; Rönesans özünde uygarlığın en sert kışlarından birinin yeşil bir bahara çıkmasaydı sadece. Zincirlerin, engellerin, sınırların sonuydu. Tek bir şey üzerine kurulmuştu: Var olan, güzeldir.
Önceki gecenin fırtınasıyla temizlenip paklanmış olan gökyüzünde tek bir bulut bile yoktu, şeker gibi tatlı, uçuk bir maviye bürünmüştü; hava limon gibiydi; ama temizdi ve insanı arındırıyordu.
Reklam
Kadın dönüp ona baktı; daha doğrusu bakışı onu delip geçmiş gibi geldi Charles'a. O ilk karşılaşmadan sonra o yüzden aklında kalan, gerçekten de o yüzde olanlar değil, onun o yüzde bulmayı ummadığı şeyler oldu; çünkü, o çağda bir kadından ağır başlı, uysal ve utangaç bir görüntü sergilemesi beklenirdi. Charles birden yasak bölgeye girmiş gibi hissetti kendini; sanki Cobb, Tarihi Lyme Kasabasının değil de o yüze aitti. Ernestia'nınki gibi güzel bir yüz değildi. Hiç bir devrin ölçülerine ya da zevklerine göre güzel sayılmazdı. Ama unutulmaz bir yüzdü, trajik bir yüz. Bir dağ kaynağından çıkan su gibi saf, doğal ve engel tanımazcasına fışkırıyordu hüzün bu yüzden. Hiçbir yapaylık, ikiyüzlülük, histeri, maske yoktu orada; hele delilik hiç yoktu.
O sene (1851) İngiltere'de yapılan nüfus sayımına göre, on yaşını aşmış 8.155.000 kadın, buna karşılık 7.600.000 erkek vardı. Bu da açıkça göstermektedir ki; Viktorya çağında yaşayan bir kızın kaçınılmaz yazgısı bir eş ve anne olmaksa da erkeklerin sayısı elvermiyordu.
"Tanrı'nın bir tek güzel tanımı var: Başka özgürlüklerin de var olmasına izin veren özgürlük."
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.