Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Takımlar, Taraftarlar, Endüstri, Efsaneler

Futbol ve Kültürü

Tanıl Bora

En Yeni Futbol ve Kültürü Sözleri ve Alıntıları

En Yeni Futbol ve Kültürü sözleri ve alıntılarını, en yeni Futbol ve Kültürü kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Oyuncuların ve seyircilerin rolleri yanında, futbolun toplumsal statüsü değişti. Profesyonelleşme ve kitlesel medyatik pazarlama çerçevesinde ticarileşme süreçlerine bağlı olarak, futbol "proleter sporu" olmaktan çıkıp toplumsal kabul gören bir boş vakit eğlencesi haline geldi. Toplumsal köklerinden koptu ama geniş toplumsal tabakalar nezdindeki çekiciliğini yitirmedi. Futbol sporu şimdi televizyon, sponsorluk ve reklamın oluşturduğu ilişki örgüsüne yakalanmış durumda.
Sayfa 378 - İletişimKitabı okudu
Orta Anadolu'nun "düşman kardeşler"i (hiç kardeş olurlar mı, sadece komşuydular) Kayserispor ve Sivasspor takımları 17 Eylül 1967'de Kayseri Şehir Stadı'nda karşılaştılar. Tek gol, kırk ölü, üç yüz yaşamıyla yarıda kalan maç, futbolun yalnız iki takımın oyuncuları arasında oynanmadığının... bölgesel-kentsel rekabetin uzantısı olduğunun kanlı bir göstergesi oldu. Üstünlük mücadelesi, "üstün olma"; yenme iddiası, bunun doğal sonucu biz-onlar ayrımı, futbolun doğasında var. Ve tabii futbolda özdeşleşme var. Taraftarla kulübün, kulüple kentin, semtin, toplumsal grupların özdeşleşmesi, aidiyet var. Bütün bunlar kentsel-bölgesel ayrışmaların, rekabetin su yüzüne çıkmaya başladığı 1960'lar Türkiye'sine, Anadolu'da kent kulüplerinin adeta yerden bitercesine peş peşe türediği 1960'ların ikinci yarısına taşındığında "profesyonel futbol" belki de en somut -ve trajik- karşılığını Kayserispor - Sivasspor maçıyla bulacaktır.
Sayfa 361 - İletişimKitabı okudu
Reklam
Stad, baskı altındaki tepkilerin dışavurumu için meşru bir zemin oluştururken kitlesel adrenalin salımına izin vererek rahatlama ve uyum da sağlıyor.
Sayfa 358 - İletişimKitabı okudu
1925 yılında İzmir'e gelen Atatürk, 11 Ekim günü Kordon'da şimdi Atatürk müzesi olan evinde otururken, vapur tutarak denizden kendisine tezahürat yapan Karşıyakalılara balkona çıkıp şunları söyledi: "İzmir'in Karşıyakalıları sizleri muhabbetle selamlarım. Ben bütün İzmir'i ve İzmirlileri severim. Güzel İzmir'in temiz kalpli insanlarının da beni sevdiklerinden eminim. Yalnız bir rastlantı beni Karşıyaka'ya daha fazla bağlamıştır. Karşıyakalılar anam sizin sinenizde, sizin topraklarınızda yatıyor. Karşıyakalılar, İzmir'i gördüğüm gün öncelikle Karşıyaka'yı ve orada sizin topraklarınızda yatan anamın mezarını gördüm."
Sayfa 335 - İletişimKitabı okudu
18. yüzyılın başında da Tournefort, Chanler, Pocacke, Choiseul-Gouffier gibi gezginler "İzmir, Doğu'nun en büyük ve en güzel şehridir, Türklerin egemenliğinde ihraç ve ithalatıyla büyük servet kazanmaktadır. Servet sahipleri paralarını gizlediklerinden, bu ticari gelişmeye uygun Bordeaux ve Amsterdam gibi ihtişamlı bir görünüm kente kazandırılamamıştır." yolunda görüşler ileri sürmüşlerdi.
Sayfa 326 - İletişimKitabı okudu
Çoğumuz, Latin Amerika'nın kıvrak futbolunu Avrupa'nın sert ve mekanik futboluna tercih ederiz... Bu iki olgu arasında bir bağlantı olmalıdır. Almanların sert, disiplinli ve hiç aksamayan oyunu için "ruhsuz" sıfatının kullanıldığını pek işitmedim: Gayretli bir futboldur. Ama bu gayretin böceksi bir nitelik taşıdığını görmezden gelemeyiz: "Zengin" sıfatının kullanıldığını da hiç işitmedim. Her şey, bunaltıcı bir asgaride tutulmuş gibidir: F.W.Taylor'un, fabrikalarda iş verimliliğini artırmak amacıyla, işçilerin hareketlerini çözümleyerek ve bölerek elde ettiği en küçük birimleri anımsatır. Bütün Avrupa futbolunun böyle olduğunu öne sürmek yanlış olur belki: Klasik İngiliz futbolunun daha geniş, hatta daha cömert üslubunu hâlâ unutamayanlar vardır. Ama orada bile tek amacın ne pahasına olursa olsun galip gelmek, oyundan sağ çıkmak olduğunu düşündüren bir katılık vardı: Oyundan sonra yenilgiyi sportmence kabullenseler bile bu kabullenişin türevi olan yumuşaklığı, kıvraklığı ve neşeyi oyunun içine alamıyorlardı. Avrupa futbolunu "böceksi" terimiyle tanımlarsak, Latin Amerika ve özellikle Brezilya futboluna "bitkisel" sıfatını yakıştırmamız gerekir. Ama "bitkisel yaşama girdi" sözünün içerdiği bitkisellik değildir buradaki: Tropik bir bitkiselliktir: Daha zengin, hatta "lüks" bir futbol tarzı: Amaca ulaşmak için mutlaka gerekli olmayan ama oyuna zarafet katan düzen ve hareketlerden oluşan bir üslup.
Sayfa 320 - İletişimKitabı okudu
Reklam
Sporun psikolojisi üzerine ilk psikanalitik metin bir kadın yazara, Freud'un öğrencisi Helene Deutsch'a aittir. "Kavrayan, boğazlayan bir el" düşünü çocukken çok sık gören bir hastasından söz eder Deutsch; on beş yaşına geldiğinde de bu hastada bir "top fobisi" belirmiştir: Oynarken ya da oynayanları izlerken topun kendisine çarpacağından, ona ölümcül bir zarar vereceğinden ya da "aptala çevireceğinden" korkmaktadır. Fobinin geçmesinden kısa bir süre sonra hastada top oyunlarına karşı büyük bir düşkünlük başlar. Ergenlik çağının sonuna gelen çocuklara yabancı bir duygu değildir bu: Önce korkarız sınavdan, sonra zevk almaya başlarız; korktuğumuz şeyi, korkusu ve zafer duygusuyla birlikte aramaya başlarız. Tehlikeyi içimizden dışa atmışızdır: Gergin ama hazırlıklı bekleriz. Şöyle diyor Deutsch: "Spor durumları, korkunun elinden kurtulmak için en ideal koşulları yaratır: Bekleyiş, hatta istekle dolu bir hazırlık, tehlikeyi hiçe sayma, öznenin kendi gücünü denemesi, rasyonel saldırı ve savunma."
Sayfa 316 - İletişimKitabı okudu
Psikanaliz, insanın ruhsal ve bedensel yaşamına iki tür içgüdüsel enerjinin yön verdiğini varsayar: Bir yanda cinselliği, sevgiyi, birleş(tir)me ve yaşa(t)ma eğilimlerini içeren Eros; yıkma, eziyet etme, parçalama ve öldürme eğilimlerinin aktif ve pasif biçimlerini içeren Thanatos bir yanda. Bu iki karşıt içgüdüsel dürtü, farklı bileşimler içinde çalışıyordur: Kaynaşarak, ayrı ama yan yana, birbirini etkisizleştirmek üzere vb.
Sayfa 316 - İletişimKitabı okudu
"Kadınlar" voleybol, basketbol, tenis maçlarını izleyenler fark etmişlerdir: Güzel, şık hareketler yapmak için değil, ne pahasına olursa olsun kazanmak için oynuyor gibidirler; hazdan çok hazsızlık egemendir oyunlarına: Güzel gövdeden beklenmeyen bir sarsaklık. Navratilova telaşı: Sürekli bir sınav hali.
Sayfa 318 - İletişimKitabı okudu
Bütün sporlar gibi futbol da saldırgan dürtülerin boşaltıldığı ve dönüştürüldüğü alanlardan biridir. Golü atan futbolcunun yüzünde beliren ifade sevinçten çok öfkeye yakındır çoğu zaman. Yarışmacı sporların zamanla savaşın "barışçı" bir alternatifine dönüştüğü de düşünülebilir. Eski Yunan şehir devletlerinin en savaşçısı olan Sparta, kendi gençlerinin Olimpiyatlara ve öteki panhelenik oyunlara katılmasına izin vermezdi; Tudor hanedanı zamanında İngiltere'de de defalarca yasaklanmıştı futbol maçları. Devlet, gücün ve şiddetin biriktirilerek sadece düşmanı öldürmek için kullanılmasını istiyor olmalıydı. Erkek çocukların ergenlik çağının sonlarına kadar anne himayesinde büyüdüğü geleneksel Hint toplumunda ise yarışmacı sporlar hiç gelişmemişti. Bu örnekler, savaşla sporun aynı enerji üzerinde hak iddia ettiğini gösterir.
Sayfa 315 - İletişimKitabı okudu
131 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.