Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Takımlar, Taraftarlar, Endüstri, Efsaneler

Futbol ve Kültürü

Tanıl Bora

Futbol ve Kültürü Sözleri ve Alıntıları

Futbol ve Kültürü sözleri ve alıntılarını, Futbol ve Kültürü kitap alıntılarını, Futbol ve Kültürü en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Başka ülkelerde olduğu gibi Türkiye'de de medyatik futbol söylemi, milli kimliğin yeniden kuruluşunda ihmal edilemez bir paya sahiptir. Oyun hakkında basitçe haber veriyormuş, sadece sahada olan biteni aktarıyormuş gibi yapan medya, aslında bunu, yapılaşmış bir ideolojik-söylemsel kompleksin içine yerleştirerek sunar. Bunun en güzel örneklerinden biri, uluslararası maçların milliyetçi bir bağlamda yeniden kurulmasıdır. Lig maçlarına ilişkin haber, yorum ve yayınlarda, spikerin tarafgirliğini ele vermesi, yorumcunun "takımından" söz etmesi, spor basınında büyük takımlara ayrılan sayfalarda doğrudan ya da örtük bir şekilde o takımların taraftarlarına hitap edilmesi gibi söylemsel öğeler bir yana bırakılırsa, takımlar ilke olarak "nesnel" ve "tarafsız" bir dille ve sadece "adlarıyla" anılır. Oysa aynı takımlar uluslararası maçlarda millet olarak "bizim" temsilcimiz olarak sunulurlar. "Bütün Türkiye'nin gözü" onlardadır, "milletçe" kalbimiz onlarla beraber atar. Yaşadığımız "Wembley faciaları"ndan birini televizyonda naklen anlatan spikerin "nihayet özlediğimiz ofsayt bayrağı kalktı" gibi laflar edebilmesi, milli kimliğimizin kuruluşunda ne tür sancılar çektiğimizi, nasıl çaresizliğe düşebildiğimizi ele verir; " bu millet", bir haklı ofsayt bayrağını bile özlemiştir!
Sayfa 230 - İletişimKitabı okudu
Orta Anadolu'nun "düşman kardeşler"i (hiç kardeş olurlar mı, sadece komşuydular) Kayserispor ve Sivasspor takımları 17 Eylül 1967'de Kayseri Şehir Stadı'nda karşılaştılar. Tek gol, kırk ölü, üç yüz yaşamıyla yarıda kalan maç, futbolun yalnız iki takımın oyuncuları arasında oynanmadığının... bölgesel-kentsel rekabetin uzantısı olduğunun kanlı bir göstergesi oldu. Üstünlük mücadelesi, "üstün olma"; yenme iddiası, bunun doğal sonucu biz-onlar ayrımı, futbolun doğasında var. Ve tabii futbolda özdeşleşme var. Taraftarla kulübün, kulüple kentin, semtin, toplumsal grupların özdeşleşmesi, aidiyet var. Bütün bunlar kentsel-bölgesel ayrışmaların, rekabetin su yüzüne çıkmaya başladığı 1960'lar Türkiye'sine, Anadolu'da kent kulüplerinin adeta yerden bitercesine peş peşe türediği 1960'ların ikinci yarısına taşındığında "profesyonel futbol" belki de en somut -ve trajik- karşılığını Kayserispor - Sivasspor maçıyla bulacaktır.
Sayfa 361 - İletişimKitabı okudu
Reklam
Oyuncuların ve seyircilerin rolleri yanında, futbolun toplumsal statüsü değişti. Profesyonelleşme ve kitlesel medyatik pazarlama çerçevesinde ticarileşme süreçlerine bağlı olarak, futbol "proleter sporu" olmaktan çıkıp toplumsal kabul gören bir boş vakit eğlencesi haline geldi. Toplumsal köklerinden koptu ama geniş toplumsal tabakalar nezdindeki çekiciliğini yitirmedi. Futbol sporu şimdi televizyon, sponsorluk ve reklamın oluşturduğu ilişki örgüsüne yakalanmış durumda.
Sayfa 378 - İletişimKitabı okudu
Futbol, politikanın ikamesi gibi oldu. Politikaya "sarf edilemeyen" enerji ve heves, futbola hasredilmeye başlandı.
Sayfa 11 - İletişimKitabı okudu
Milli maçlara atfedilen önemde gerileme yoktur belki ama, kulüp takımlarının Avrupa kupalarındaki maçlarının, milli takımın maçlarına kıyasla çoğu kez daha çaplı bir "milli seferberliğe" vesile olduğunu gözden kaçırmamak gerekir.
Sayfa 237 - İletişimKitabı okudu
Zaten bence seyirci değil taraftar olduğunuz zaman, tribün sosyalizme benzer. Tribünle de sosyalizmle de bir kere buluştuktan sonra hiç ayrılmamak en iyisidir. Ama ayrılsanız bile birlikte geçirdiğiniz zaman miras, tanımı zor bir şeyi hep taşırsınız. O güzel bir şeydir.
Sayfa 115 - İletişimKitabı okudu
Reklam
Modern futbol, sadakat etrafında değil para etrafında dönüyor.
Sayfa 200 - İletişimKitabı okudu
"Kadınlar" voleybol, basketbol, tenis maçlarını izleyenler fark etmişlerdir: Güzel, şık hareketler yapmak için değil, ne pahasına olursa olsun kazanmak için oynuyor gibidirler; hazdan çok hazsızlık egemendir oyunlarına: Güzel gövdeden beklenmeyen bir sarsaklık. Navratilova telaşı: Sürekli bir sınav hali.
Sayfa 318 - İletişimKitabı okudu
1925 yılında İzmir'e gelen Atatürk, 11 Ekim günü Kordon'da şimdi Atatürk müzesi olan evinde otururken, vapur tutarak denizden kendisine tezahürat yapan Karşıyakalılara balkona çıkıp şunları söyledi: "İzmir'in Karşıyakalıları sizleri muhabbetle selamlarım. Ben bütün İzmir'i ve İzmirlileri severim. Güzel İzmir'in temiz kalpli insanlarının da beni sevdiklerinden eminim. Yalnız bir rastlantı beni Karşıyaka'ya daha fazla bağlamıştır. Karşıyakalılar anam sizin sinenizde, sizin topraklarınızda yatıyor. Karşıyakalılar, İzmir'i gördüğüm gün öncelikle Karşıyaka'yı ve orada sizin topraklarınızda yatan anamın mezarını gördüm."
Sayfa 335 - İletişimKitabı okudu
Milli Maçlarda Burak Yılmaz
Kötü sonuçlar hakem kararlarına, hakem kararları cümle âlemin Türk düşmanlığına bağlanır. Türk futbolcuları dış maçlarda hakemlerle çok konuşarak (daha doğrusu çoğu kez işaretleşerek), uluslararası standartların çok ötesinde itiraz ederek bu "mağdur millet" motifini zenginleştirirler.
Sayfa 229 - İletişimKitabı okudu
Reklam
Chelsea, 80'li yıllarda Londra'nın güneyinde ırkçı ve rejim yanlısı aşırı uçların faaliyetlerinin odağı haline gelmişti. O on yıl boyunca kıtada İngiliz holigan tayfasının çelik çekirdeğini oluşturanlar da Chelsea taraftarlarıydı.
Sayfa 216 - İletişimKitabı okudu
Real Madrid'in 1950'li yıllardan itibaren merkezi iktidarla özdeşleştirilmesinin iki nedeni vardır: Birincisi: Önce Barcelona'nın aldığı ve bir yıl Barcelona'da oynamayı yükümlenen Di Stefano'nun ihtilaflı bir sözleşme imzalayarak Madrid'de oynamaya başlaması. Arjantinli as, o zamanlar, Real Madrid'in büyük simgesi idi. İkincisi: Beyaz formalıların Avrupa sahalarında elde ettiği ve rejim tarafından yurtdışındaki bir "özel elçi" gibi kullanılan başarıları. Gerçi Real Madrid, Franco iktidarının takımı olarak kesinlikle tanımlanamaz ama Katalanların gözünde bu kulüp merkezdeki gücü ve merkezi iktidarı simgeliyordu - hâlâ da simgeler. Real Madrid, alt edilmesi gereken dış düşman haline geldi. Kimileri, yarı şaka yarı ciddi, İspanya'da demokrasiye geçiş sürecinin Aralık 1973'te Carrero Blanco'nun öldürülmesiyle değil, Şubat 1974'te Barça'nın Real Madrid'i Madrid'de 5-0 yenişiyle başladığına inanır.
Sayfa 133 - İletişimKitabı okudu
18. yüzyılın başında da Tournefort, Chanler, Pocacke, Choiseul-Gouffier gibi gezginler "İzmir, Doğu'nun en büyük ve en güzel şehridir, Türklerin egemenliğinde ihraç ve ithalatıyla büyük servet kazanmaktadır. Servet sahipleri paralarını gizlediklerinden, bu ticari gelişmeye uygun Bordeaux ve Amsterdam gibi ihtişamlı bir görünüm kente kazandırılamamıştır." yolunda görüşler ileri sürmüşlerdi.
Sayfa 326 - İletişimKitabı okudu
en dostane derbi :)
Liverpool örgütlü, sağlam, hızlı ve kuvvetli bir takım olarak kabul edilir; Everton'a ise zekilik, yaratıcılık ve ilmi bir kesinlik atfedilir. "Kırmızı" ile "Mavi" arasındaki tercihi belirleyen etkenler belki de bunlardı. ... Kesin olan bir şey var: Liverpool'lular için futbolları önemlidir. Pilgrim Trust 1938'de Liverpool'un işsizlerini anlatırken, işsiz genç adamların, bir şilinlik maç bileti parasını bulamayacak durumda da olsalar, sırf maça giden kitleleri seyretmek üzere cumartesi öğleden sonraları stadın çevresinde peydah olduklarına değinir. Liverpool'un ele aldığımız devir boyunca tanık olduğu en büyük izdiham ise -bir istisna ile- 1933'te Everton'un Kupası'nı selamlamaya gelen kalabalık olmuştur.
Sayfa 298 - İletişimKitabı okudu
Olympique Marseille
Kulübün parolası, 1898'deki kuruluşundan beri "doğrudan kaleye"dir. Kulüp 1924'te ilk kez Fransa Kupası'nı kazandığında, şerefine, takımın ve dolayısıyla kentin üslubunun biricikliğini yücelten mısralar yazılmıştır. Sahiden de, spektaküler olana ve şaşırtıcı parlak hareketlere dönük bu ilan olunmuş tutku, takımın kaderini tarih boyunca sık sık belirlemiştir: Son yıllara dek Olympique Marseille, lig takımı olmaktan çok bir kupa takımı olmuştur (tesadüfün de yardımıyla takım kupayı tam on kere kazanabilmiştir ki bu Fransa rekorudur). Gerçek bir maraton koşusu olan lig, hesap yapmayı, düzenliliği ve disiplini gerektirir - yerel üsluba tamamen yabancı özelliklerdir bunlar.
Sayfa 51 - İletişimKitabı okudu
131 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.