Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

6 Cilt

Gayr-ı Resmi Yakın Tarih Ansiklopedisi

Burhan Bozgeyik

En Yeni Gayr-ı Resmi Yakın Tarih Ansiklopedisi Sözleri ve Alıntıları

En Yeni Gayr-ı Resmi Yakın Tarih Ansiklopedisi sözleri ve alıntılarını, en yeni Gayr-ı Resmi Yakın Tarih Ansiklopedisi kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"İhánet" öylesine nisbi, öylesine renk ve ver değiştiren bir kelimedir ki, bunun şümulüne kimin ne zaman gireceği belli oimaz.
12 Mart ile ülkenin siyasi istikrarına bir darbe vurulmuştu. O tarihten sonra ülke bir daha sırtını doğrultamayacak, peş peşe hükümetler kurulacaktı. 1. Erim Hükümeti 7 Nisan 1971'de güvenoyu alarak vazifeye başladı. 3 Aralık 1971'de "Beyin kabinesi"nin 11 bakanı "Reform yapılmasına imkan kalmadığı" gerekçesiyle istifa etti. Bunun üzerine Erim hükümeti çekildi. Akabinde 2. Erim Hükümeti kuruldu(22 Aralık 1971'de güvenoyu aldı). 2. Erim hükümetinin ömrü de fazla uzun olmadı. Bu hükümet istifa edince bu defa 13 Mayıs 1972'de Suat Hayri Ürgüplü kabinesi kuruldu. Ancak Cumhurbaşkanı Sunay bu kabineyi tasdik etmedi. Bunun üzerine Ürgüplü istifa etti. 15 Mayıs 1972'de Ferit Melen kabineyi kurmakla vazifelendirildi. Melen hükümeti güvenoyu aldı. 7 Nisan 1973'te Melen hükümeti istifa etti. 12 Nisan 1973'te Naim Talu yeni hükümeti kurmakla vazifelendirildi. Bu arada 13 Mart 1973'te Cumhurbaşkanlığı seçimi için turlar başladı. 14 Ekim 1973'te Milletvekili ve senato seçimleri yapıldı. Cumhurbaşkanlığı seçimi esnasında ihtilalcilerin adayı Faruk Gürler seçilemedi. Bunun üzerine 12 Mart fiilen sona erdi. Ama darbenin tesiri devam etti. 12 Mart zelzelesi ile kayan siyaset tabanı bir türlü saglam zemine oturamadı. Demokrasi tam yarasını tedavi etmek üzereyken bu defa 12 Eylül 1980 ihtilali geldi ve yerden doğrulmaya çalışan demokrasinin beline bir tekme indirerek, olduğu yere çökertti. 6. Cilt
Sayfa 444Kitabı okudu
Reklam
Darbeyi destekleyen devrimci kuruluşların destekledikleri devrimci elebaşlarının "vazifeli" kimseler olduğu ortaya çıkacaktı. Onlar, darbeyi olgunlaştırmak için ellerinden gelen gayreti göstermişti. Bu gerçeği sonunda Bülent Ecevit bile kabul edecekti. Ecevit ihtilali olgunlaştırmak için çalışan "vazifeli" kimseler için şöyle diyecekti: "Kışkırtıcı ajanların Türkiye'yi 12 Mart'a getiren olaylardaki mes'um rolü, devlet hayatımızın bir yarasıdır."(Barış, 4 Haziran 1973) "12 Mart öncesi gençlerin arasına sokulan devlet görevlisi kışkırtıcı ajanlar, kargaşalıkları, siyasi cinayetleri, anarşiyi körüklemekte başlıca etken olmuşlardır."(Barış, 3 Ekim 1973) 12 Mart muhtırasıyla Türkiye'de yeni bir devir başlamıştı. Demokratik devrede, hızla kalkınan ülkenin, kalkınma hamlesi duracak, siyaset sahnesi allak bullak olacak ve Türkiye en az 10 sene geriye gidecekti. 6. Cilt
Sayfa 437Kitabı okudu
Başbakan Süleyman Demirel, MIT müsteşarı'nın 12 Mart günü durumu kendisine aktarması ve Cumhurbaşkanı'nın "Sağlık nedeniyle istifa etmesi" tavsiyesini öğrenmesi üzerine, muhtıranın okunmasını engellemek için çalışmıştı. Ancak Cumhurbaşkanı, "oyalama taktiğine" başvurmuş ve muhtıranın radyodan okunmasına on dakika kalasıya kadar Başbakan'ın telefonuna cevap vermemişti. Saat 12:50'de telefona teşrif ettiğindeyse zaten iş işten geçmişti. İhtilalciler hükümetin derhal istifa etmesini, yoksa idareye el koyarak parlamentoyu feshedeceklerini söylüyorlardı. İhtilalcilerin bu tavrını gören Başbakan Demirel, istifa etti. Böylece yönetim bir kez daha ihtilalcilere teslim ediliyordu. Başbakan şöyle diyordu: "Cumhurbaşkanlığı yüce katına. Genelkurmay başkanı ve Kuvvet Komutanları tarafından zati devletlerinize, Cumhuriyet Senatosu Başkanlığına ve Millet Meclisi Başkanlığına tevdi edilip, bugün saat 13'deki radyo bültenlerinde Türk kamuoyuna da duyurulan muhtıra ile anayasa ve hukuk devleti anlayışını bağdaştırmak mümkün değildir. Bu durum muvacehesinde, hükümetin istifasını saygı ile arz ederim. Başbakan Süleyman Demirel" Demirel başka ne desindi? Cumhurbaşkanı ihtilalcilerin yanında yer alırsa, MİT Başbakanlığa bilgi vermezse, vatanı düşmanlardan korumakla vazifeli generaller ellerindeki silahı meşru iktidarın üzerine çevirirse, Başbakan ne yapabilirdi? 6. Cilt
Sayfa 431Kitabı okudu
İhtilal heveslilerinin hemen hemen hepsi, "Atatürkçülük adına" ihtilale karıştıklarını söylemişlerdir. Onlara göre, "Atatürkçülük adına" dendi mi akan sular dururdu ve her türlü hareket meşru hale geliyordu. O devirdeki ihtilalcilerin yapısına bakıldığında hemen hemen hepsinin, milli iradeyi şekillendiren halka, "cahil oy çoğunluğu" olarak baktıkları görülür. Onlara göre seçmenler "kalitesiz"di. Seçmeyi bilememekteydi. Hadiselerin gelişmesine bakıldığında bütün maksadın, mevki-makam kapmak, zorla milletin tepesine geçerek, sürü olarak gördükleri milleti diledikleri istikamete sevketmek arzusu olduğu görülecektir. "Vatan! Millet! Sakarya" nutukları ise işin edebiyat tarafıdır. Öyle ya, "Edebiyatsız ihtilal" olur muydu? 6. Cilt
Sayfa 375Kitabı okudu
12 Mart öncesinde, anarşik hadiselere katılan militanları hararetle destekleyen basın yayın organlarına, bazı siyasi teşekküller de katılmıştı. TİP ve CHP gibi. "Atatürk'ün kurduğu parti" diye bilinen ve yıllar yılı "imtiyazlı" durumda olan bu parti, anarşist gençlere arka çıkıyor, emniyet kuvvetlerinin bu militanların üzerine gitmesini şiddetle tenkit ediyordu. Ölünceye kadar Atatürk'ün Genel Başkanlığını yaptığı ve ölmeden önce de muazzam servet bağışladığı bu parti, demokratik devrede iktidar yüzü görmemişti. Sonunda 27 Mayıs öncesinde "Ordu+CHP=İktidar" formülünü işletmiş ve ihtilale çanak tutmuştu. CHP, ancak ihtilalciler sayesinde iktidar yüzü görmüş ve 1965'e kadar koalisyon hükümetlerinde yer almıştı. İşte tek parti diktatörlüğünün haritasıyla dolu bu parti 12 Mart öncesinde de tıpkı 27 Mayıs öncesinde olduğu gibi "anarşi tacirliği" yapıyor, meşru iktidarı yıprattıkları için militan gençlere destek veriyordu. 6. Cilt
Sayfa 365Kitabı okudu
Reklam
1969 yılının hemen başlagıcında enteresan bir hadise oldu. ABD büyükelçisi Komer'in arabası ODTÜ'de yakıldı. Komer büyükelçi olarak Ankara'ya gelmeden önce CİA'da çalışmıştı. Komer'in üniversiteye gidişi de hayli enteresandır. O sırada üniversitede durum gergindi. Talebeler "uzaktan kumandalı bomba" gibi belli mihrakların düğmeye basması halinde patlamaya hazırdı. Hal böyle iken ABD büyükelçisi hükümete ve yetkililere bilgi vermeksizin kalkıp ODTÜ'ye gitmişti. Sanki bu davranışıyla "Ey gençler, gelin arabamı yakın. Yakın ki planımız için bir malzeme ortaya çıksın" der gibiydi. Nitekim Büyükelçinin arabası yakılacak ve bu büyük hadise olarak takdim edilecekti. 1969 Nisanına doğru artık üniversitelerde molotof kokteyleri patlamaya başlamıştı. Talebelerin bu hareketini TÖS, DEV-GENÇ gibi teşekküllerle, sendikaların tertipledikleri hadiseler takip edecekti. 6. Cilt
Sayfa 352Kitabı okudu
1971 öncesinde başbakanlık mesuliyetini omuzunda taşımış olsn Süleyman Demirel ihtilal Anayasası için şu değerlendirmelerde bulunuyordu: "1961 Anayasası ile Türkiye idare edilemez. Kuvvetler dengesinin yeniden gözden geçirilmesi lazımdır. Rejimin kalbi olan hükümet zaafa uğratılmıştır. Anayasada değişiklik yapılması gerekir. Meclislerin üzerinde Anayasa Mahkemesi, hükümetin üzerinde Danıştay olmaz. Meclislerin üzerine çıkmış bir anayasa mahkemesi ve icranın üzerine çıkmış bir Danıştay ile memleket idare edilemez " 6. Cilt
Sayfa 351Kitabı okudu
21 Ocak 1972 tarihli The Daily Telegraph gazetesi bir liste neşretmişti. Listenin başlığı şöyleydi: "Where the CIA Has Worked", yani CIA nerelerde faaliyet gösterdi?" Bu listeye göre CIA Türkiye'de iki defa devreye girmişti. Listedeki ifadesiyle CIA'nın Türkiye'deki "icrai faaliyetleri" şunlardı: "1960. Türkiye. CIA'nın, General Gürsel'e, Menderes hükümetini devirmesi için yardım. "1971. Türkiye. Ordunun teşebbüsünden hemen sonra, hükümetin mecburi istifasında CIA ajanlarının anarşik hareketlere ve diğer operasyonlara karışarak katkıda bulunmaları." 6. Cilt
Sayfa 331Kitabı okudu
12 Mart 1971 Muhtırasını verenlerden emekli Orgeneral Muhsin Batur, 21 Mayıs ihtilalini gerçekleştirmek için çalışan Talat Aydemir için " ihtilal hastasıydı" diyor (4 Mayıs 1985, Milliyet). Peki Aydemir ihtilal hastasıydı da, kendileri neydi? Kendileri de ihtilal hastası değil miydi? Milletin kendilerine vatanı korumaları için emanet ettiği silahı parlamentonun üzerine çevirmek ve ülkeyi başka ülkelere muhtaç hale getirmek, hastalık değilse, neydi? İhanet mi? Batur'un "ihtilal hastası" teşhisi yalnızca Aydemir için değil bütün ihtilalciler için geçerlidir. O hastalığa yakalananlar, hastalığı birbirine bulaştırarak ülkenin yaklaşık 40 yılının sancılar içerisinde geçmesine sebebiyet vermişlerdir. 27 Mayıs ihtilalini yapanların tamamı ihtilal hastasıydı. O hastalık ateşiyle ilk önce birbirine girmişlerdi. Daha sonra ortaya yığınla cunta çıkmıştı. O sayısız cuntanın hepsinin de hedefi aynıydı; Silah zoruyla başa geçmek ve baş olmak ... 6. Cilt
Sayfa 328Kitabı okudu
198 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.