Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gazali Tefsiri

İmam Gazali

En Eski Gazali Tefsiri Sözleri ve Alıntıları

En Eski Gazali Tefsiri sözleri ve alıntılarını, en eski Gazali Tefsiri kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
(O, gökleri ve yeri yoktan yaratandır. Bir şeyi yaratmak istediğinde sadece “Ol” der, o da hemen oluverir. (2/117) Allah, asli fıtrat ile gökleri bir defada yaratandır. O, gökleri yaratırken malzeme toplamamış, farklı zamanlarda onları yerine yerleştirmemiş, düzenlememiş ve gelişmesi için ihtiyaç duyduğu şeyleri yapmamıştır. O, gökleri zamansız ve mühletsiz bir defada yaratmıştır. Bu yüzden de “O, gökleri ve yeri yoktan yaratandır. Bir şeyi yaratmak isteğince sadece “Ol!” der, o da hemen oluverir.” buyurmuştur. Allah'ın demesi, O'nun bir şeyi var etmesi ve yaratmasıdır. Kitabet de aslında O'nun demesiyle gerçekleşir. Bir şey, O'nun emriyle var olmaya başlayacağında bu evvela “söz”e dönüşür. Söz yerini bulup yaratılan şey oluştuğunda ise bu artık “yazı”ya dönüşür. Yazılan şeyin harfleri feleğin kendisi, kelimeleri ise feleğin cisimleşmiş hâlidir. (e-Maâriful-akliyye, s. 80) (68) “Sadece 'Ol” der, o da hemen oluverir.” sözü, kudretin son haddinin beyanıdır. (e/-İhyâ, IV/26)
(De ki, gerçekten de Allah'ın hidayeti, hidayetin ta kendisidir. (2/120) (701 Allah'ın hidayeti, nübüvvet ve velâyet âlemlerine doğan nurdur. Öğrenme imkânı ve mükellef olma durumunun oluştuğu akıl yüküyle ulaşılması mümkün olmayan şeye bu nur ile ulaşılır. Allah, bunu da “De ki, gerçekten de Allah'ın hidayeti; hidayetin ta kendisidir.” sözüyle beyan etmiştir. Kendi nefsine hidayeti izafe edip kendisini “mutlak hidayet sahibi” olarak isimlendirmiştir. (Mizânul-amel, ss. 302-303) (71) Allah'a nisbet edilen hidayet, bu âlemde, yani ruhlar âleminde mevcuttur. Bu da “De ki, gerçekten de Allah'ın hidayeti, hidayetin ta kendisidir.” sözüyle belirtilmiştir. (Kitabu'l -Erba'in fi usülid-din, s. 216)
Reklam
(Ey iman edenler! Size verdiğimiz rızıkların temiz ve helal olanlarından yiyin...(2/172) (87) Âyette geçen et-tayyibât, helal rızık demektir. Ey insanoğlu! Yiyecegın, içeceğin helal olduğu müddetçe gece kalkıp namaz kılmana ya da gündüz oruç tutmana gerek kalmaz! Helal yiyecek, toplumun öncelikleri arasındadır. Kul, midesine girdiği şeyi bilmediği müddetçe göndere bayrak asması ona hiçbir fayda vermeyecektir. (Ravzatu't-talibin, 1/8)
Sayfa 101Kitabı okudu
Bir sevginin Allah için olabilmesi için, ona dünyevi hiçbir şeyin karışmaması şartıyladır, denemez. Çünkü bütün peygamberlerin yaptıkları dualarda, dünya ve âhiret beraber zikredilmiştir. “Rabbimiz bize dünyada da iyilik ver, âhirette de iyilik ver.” âyetinde de durum böyledir. (el-İhya, 2/ 178)
Sayfa 108Kitabı okudu
(İbrahim de bir zaman, “Rabbim! Ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster!” demişti. Rabbi ise “Yoksa inanmıyor musun?” buyurdu. İbrahim, “Elbette inanıyorum, fakat kalbim huzur bulsun diye istiyorum.” dedi... (2/260)) (148) Kalpte sükün ayrı, yakin de ayrı bir şeydir. Nice yakin hâli vardır ki orada sükün ve huzur yoktur. Kalp, süküna ermemiştir. Nitekim İbrahim'in durumuyla ilgili olarak Allah, “Yoksa inanmıyor musun?” buyurdu. İbrahim, 'Elbette inanıyorum, fakat kalbim huzur bulsun diye istiyorum.'dedi.” buyurmuştur. İbrahim, ölünün dirileceğine yakin ve kesin bir şekilde inanmıştı. Ancak hayalinde iyice yerleşmesi için onu gözü ile görmek istemişti. Çünkü nefis, hayale uyar ve onunla yatışmış olur. Nefis, nefs-i mutmainne mertebesine ulaşmadan başlangıçta yakin ile mutmain olmaz! Doğrusu bu durumun başlangıçta olması mümkün değildir. (e/-İhyâ, IV/277)
Sayfa 119Kitabı okudu
| 67 – Mülk Sûresi - Yerin Yumuşak Yaratılması
| 67 – Mülk Sûresi - Yerin Yumuşak Yaratılması | “Sözünüzü ister gizleyin ister açığa vurun; bilin ki Allah, kalplerin içindekini bilmektedir. Yaratan hiç bilmez mi? O, en ince işleri görüp bilmektedir ve her şeyden haberdardır. (67/13-14)” | [1171] Allah her şeyi bildiği için kullarına, gizli ya da açıktan söylenen söz ve yapılan
Reklam
(İnsan yaratılış itibariyle zayıf ve zaafları olan bir varlıktır. 4/28)| (266) İkrime ve Mücâhid'den nakledildiğine göre onlar, “İnsan yaratılış itibariyle zayıf ve zaafları olan bir varlıktır.” âyeti hakkında “Insan, kadınlar hakkında sabredemez.” demişlerdir. (el-İhyâ, 11/32)
Sayfa 152Kitabı okudu
(Allah onları sever, onlar da Allah'ı severler... (5/54)) (353) Ebü Sa'id el-Meyheni'ye,“Allah onları sever, onlar da Allah'ı severler.” âyeti okunduğu vakit şöyle dedi: “Allah, hakkıyla onları sever. Çünkü O, yalnız kendi Zâtı'nı sever. Yani, O, Küll'dür. Varlıkta O'ndan başkası yoktur. Sadece Zâtı'nı, Zâtı'nın fiil ve tasniflerini sevenin sevgisi, Zâtı'nı ve Zâtı ile ilgisi olması bakımından Zâtı'na tâbi olanları sevmenin ötesine geçmez. Buna göre onları sevmekle yalnızca kendini sevmiş olur.Allah'ın kullarını sevmesi hakkında zikredilen lafızların tamamının tevil edilmesi gerekir. Bunun mânası, kalbinden perdeyi kaldırır, kalbi ile Allah'ı görür ve o kulunu kendisine yaklaştırır. Onun sevdiğini sevmesi, ezeli iradesine taalluk ettiği vakit ezeli, kulun kalbinden perdeyi kaldırmaya nisbetle de sebebinin hâdis olması ile hâdistir. Nitekim hadis-i kudside Allah, “Kulum nafile ibadetlerle bana yaklaşmayı devam eder, tâ ki ben onu severim.” buyurmuştur. Kulun, nafilelerle Allah'a yaklaşması kalbinin temizlenmesine, perdenin kalkmasına ve Rabbine yaklaşmasının husulüne sebep olur. Bütün bunlar, Allah'ın işi ve lütf u keremidir. İşte Allah'ın sevmesi bu demektir. (el ihya, IV/346)
Sayfa 180Kitabı okudu
(402) “Ey Muhammed! 'Allah' de geç, sonra bırak onları, içine daldıkları batakta oynayadursunlar.” âyetinden kasıt, dil kaslarının bu harfleri tekrarlaması değildir. Bu yüzden de Hz. Peygamber, “Samimi bir şekilde lâ ilâhe illallah/Allah'tan başka ilâh yoktur, diyen ve bu sözlerini davranışlarında da gösteren kimse cennete girecektir.”128 buyurmuştur. Tutum ve davranışlarda kendini belli etmeyen, samimi bir şekilde kalpten çıkmayan ve kalbe tesir etmeyen içi boş sözlerin, yani iyi amellerle desteklenmeyen imanın fazlaca bir tesiri yoktur. Kalpte oluşan ilk etki iman olarak isimlendirilir. Kalpteki etki arttıkça bu iman, bütün âlemlerin imanı ile ölçüldüğü takdirde yine ağır gelecek olan Ebü Bekr'in imanı gibi olur. Çünkü “Ebü Bekr'in fazileti/imanı, fazla namaz kılması ve oruç tutması ile değil; kalbine yerleştirilen sır ve büyüklük ileydi. (Mizânu'l-amel, ss. 350-351)
Sayfa 198Kitabı okudu
(Rabbiniz'den size indirilen Kur'ân'a uyun; Allah'tan başkasını dost ve yardımcı edinip de onların ardından gitmeyin... (7/3)) (424) Bu âyet, zâhiri itibariyle, yalnızca Kitâb'a (Kur'ân) başvurulmasını zorunlu/gerekli kılmaktadır; fakat Kitap sünnete, sünnet icmâa, icmâ da kıyasa ittiba etmeyi gerekli kılmaktadır. Neticede bunların hepsi indirilmiş hükmunde olmaktadır. Dolayısıyla ittiba edilecek olan, kulların sözleri değil, budur. (el-Mustasfa, 11/386)
Sayfa 203Kitabı okudu
24 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.