Yazarın ölümünden sonra 1970lerde ortaya çıkan eserlerinden biri olan bu öykü, yakın savaş tarihine de tanık oluyor. Oldukça geç bir tarihte ortaya çıkan eser, bir işadamının karısı ile o iş adamının değer verdiği adam ettiği gencin arasında doğan aşk ve sonrasını konu alıyor.
Her seferinde söylüyorum böyle bir eseri okuduğumda. İhanetin olduğu yerde aşk sadece büyük bir vicdansızlık ve kabahattir. Ihaneti görmezden gelebilir yazar, çünkü odaklandığı geçmişin insanı nasıl değiştirdiği teoremi ve aşkın güzelliğidir. Ama velakin bir okur olarak benim üzerinde durduğum şey roman kahramanının bencilliği, ihaneti, nankörlüğü kadirbilmezliği, sadakatsizliği ve vicdansızlığıdır. Genç bir adam ki evine davet eden kişi kendisine guveni sonsuz. Genç bir kadın en önemlisi bir anne yine kendisine güvenen bir koca. Hikayr bunların etrafında duygu yoğunluğu anlatımıyla sürüp devam ediyor.
Araya giren savaş, değişen insanlar, değişen duygular ve değişen dünya. Hepsi bir arada harika bir ritüel oluşturmuş. Zweigin okura verdiği o mükemmel heyecan bu eserinde de mevcut.