Katolik-Protestan din savaşlarının sürdüğü 18. yüzyılda Protestanlığı Katolik Kilisesine rakip gören Papa XII. Clement, Hürmason Localarında Katolikler ve Protestanlar yan yana oturabiliyor ve birbirine "Kardeş" diyebiliyor diye, 24 Nisan 1738 tarihinde "In Eminenti" fermanıyla Masonları dinsizlikle suçlayarak aforoz etmişti. I. Mahmut, 1748 yılında, Hristiyan tebasının baskısıyla ve ulemanın da "Papa bunları dinsizlikle suçluyorsa, bir bildiği vardır" mantığıyla Hristiyanların arzularını kabul etmesi üzerine, Hürmasonluğu yasakladı. O tarihten bu yana halk ağzında Masonluk, dinsizlikle eş anlamda tutuldu. İttihat ve Terakki'nin saflarında Masonların çokluğu, 31 Mart gerici ayaklanmasını Mason subayların çerçevelediği Hareket Ordusu'nun bastırması, Abdülhamid'i deviren Milletvekili Heyeti'nin tümünün Mason olması sonucunda şeriatçılar sonsuza dek Masonluğu düşman kabul ettiler ve her fırsatta Hürmasonluğu dinsizlik ve kafirlikle suçladılar.
Masonlar, köklerini M.Ö. 10. yüzyılda yapılmış olan Hz. Süleyman Mabedi işçilerine dayandırsalar da bu işçilerin de önceden bu işi yaptıklarının ve oraya hep birlikte gittiklerinin bilinmesi, kökenleri daha eskiye taşımaktadır.
M.Ö. 10. yüzyıl ortalarına doğru, Kudüs'te Hz. Süleyman tarafından yaptırılmış olan, bu nedenle onun adıyla anılan bu ünlü mabet, tüm dinlerde saygıyla ve övgüyle anılır. Bunun nedeni, bu mabedin "Tek ve Ulu Tanrı" adına yaptırılmış ilk mabet oluşu, ayrıca tüm dinlerin inançlılarına açık olmasıdır.
Bu mabedin nasıl yapıldığı, Tevrat başta olmak üzere birçok dinsel kaynakta uzun uzun anlatılır. Yapımından sonra 370 yıl kadar ayakta durmuş olan bu mabet, M.Ö. 586 yılında Kudüs'ü ele geçirerek yağma ettirip yaktıran Babil Kralı Nebukadnezar (Nabukadanasor) tarafından yıktırılmıştır. Bu mabetten günümüze sadece birkaç temel taşı kalmıştır.
33. Osmanlı Padişahı V. Murat
Kızılay ve Çocuk Esirgeme Kurumu kurucularından Mehmet Ali Baba
TBMM Başkanı Kazım Özalp
Başbakan Hasan Saka
Başbakan Suat Hayri Ürgüplü
Şeyhülislam İzzettin Efendi
Şeyhülislam Musa Kazım Efendi
Şeyhülislam Hayri Efendi
Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel
Ahmet Rasim
Hüseyin Cahit Yalçın
Namık Kemal
Zeki Alasya
Reşat Nuri Güntekin
Mehmet Emin Yurdakul
Ziya Gökalp
Hiram, dul bir kadının oğludur ve bu tapınağın (Hz. Süleyman Mabedi) yüklenicisidir. Hiram, bu tapınağın inşası sırasında çalışanlar arasında hiyerarşi oluşturmuş (üstad, usta, kalfa, çırak vb.) ve çalışanların sayısı çok fazla olduğu için, ücret ödeme zamanında kimin çırak kimin kalfa olduğu anlaşılsın diye her bir dereceye ayrı işaretler, el değdirmeler ve parolalar saptamış. Masonluktaki aşamaların, parolaların, şifrelerin saklanmasının önemi bu hikayeden ileri gelmektedir.
Bir gün üç kalfa, usta gündeliği almak isterler ama parolayı bilmemektedirler, (...) ve bu parolayı öğrenmek amacıyla Hiram'ı sıkıştırırlar, ancak Hiram parolayı söylemez ve öldürülür. Masonluktaki sır saklama, ketumiyet ve bunun önemi buradan gelmektedir.
Hiram'ı öldürenler, gömdükleri yerin üstüne de akasya dalları koymuşlardır. Mason mabedlerinde ya da logolarındaki akasyanın nedeni de budur. (...) Hiram'ın cesedi toprağa verilirken, ustalar, "Hiram'ın kanı üstümüze sıçramadı, biz temiziz" anlamında beyaz önlük ve beyaz eldiven giyerler. Mason törenlerinde eldiven ve önlük takılmasının nedeni de budur.
Masonlar isimlerinin yanına üçgen şeklinde üç nokta koyarlar. Bunun nedeni de Hiram'ın cesedini bulan ustaların üç kişi olmasıdır; üç sayısı bilim, hoşgörü ve doğruluk olarak kabul görür.
Çağdaş Masonluk'ta Süleyman Mabedi, Masonluğun evrensel amacını özetleyen "ülkü mabedi" ya da "insanlık mabedi" kavramının bir simgesidir. Yapıcılık mesleği ve sanatının Orta Çağ'daki tarihçesi boyunca "gerçekleştirilebilecek en ulu ve en güzel yapıt" olarak benimsenmiştir.
Süleyman Mabedi'nin gerek yapıcılık mesleği ve sanatında gerekse Çağdaş Masonluk'ta önemsenmesinin bir diğer nedeni, "Çırak-Kalfa-Usta" şeklindeki derece sisteminin dünyada ilk kez bu mabedin yapımı sırasında doğduğunun kabul edilmiş olmasıdır.
(...)
Tarihsel söylencelerde anlatıldığına göre bu düzen, Sur Kralı Hiram'ın Kral Süleyman'a göndermiş olduğu, gene "Hiram" adını taşıyan ve Hiram Abif olarak da anılan, üstün nitelikli bir mimar tarafından oluşturulmuştur. Hiram (Huram), Tevrat'ta bir "tunç dökme ustası" olarak anılır. Fakat çağdaş Masonluk'ta Süleyman Mabedi'ni yapmış kişi olarak yüceltilir. Masonluk'ta Süleyman Mabedi'ne çok önem ve değer verilmekte oluşu, özellikle Türkiye'de birçok söylentinin çıkarılmasına, yanlış yorumlar yapılmasına neden olmuştur. Hiram Abif'in "gerçek Mason" kavramının bir simgesi olarak alınışı, Masonluğun Yahudilik ile olan bağlantısını gösteren bir kanıt olarak ortaya atılmıştır. Oysa, Süleyman Mabedi'nin yapımcılarından çoğu gibi Hiram Abif'in de Fenikeli olduğu bilinmektedir. Büyük olasılıkla hepsi, o tarihlerde özellikle Sidon kentinde yoğunlaşmış olan bir Dionysos İşçileri kolunun üyeleridir.