En Eski Gidiyor, Gitti, Gitmiş kitaplarını, en eski Gidiyor, Gitti, Gitmiş sözleri ve alıntılarını, en eski Gidiyor, Gitti, Gitmiş yazarlarını, en eski Gidiyor, Gitti, Gitmiş yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Jenny Erpenbeck’in Gölün Sırrı’ndan sonra Türkçe’ye çevrilen ikinci kitabı. Kurgusuyla olmasa da dili Gölün Sırrı’na benziyor. Yaşayan ana karakterler arasında yine bir göl cansız bir karakter olarak roman boyunca karşımıza çıkıyor. Türkçe’ye çevrilen iki romanında karşımıza çıkması, “Erpenbeck’in diğer romanlarında da göl var mı” sorusunu akıllara getiriyor.
Başkasının yerine düşünebilmek, insanoğlunun direnebildiği, direnemediği farklı koşulları anlayabilmek için aracı olan romanlardan. Yazılırken bu amaçla mı yazıldı, sanmam, yine de bu his roman boyunca sürüyor. Sadece hayatta kalmak için sürekli yer değiştirmek zorunda kalan sığınmacıları değil, 2. Dünya savaşını görmüş Avrupalıları, onlardan sonra gelenlere bıraktıkları toplumsal hafızalarını da anlayabilmek için okunması gereken bir kitap.
Öykünün zemini Zülfü Livaneli’nin Huzursuzluk eseri ile benzeşiyor, ana konu mülteci sorunu (aslında mültecilerin sorunları). Yine Huzursuzluk ile benzer olarak, olaylar kentli, eğitimli ve mülteci sorunundan ömrü boyunca uzak kalmış bir ana karakter (aslında bu biziz) etrafında örülüyor. Huzursuzluk’un bu kitaptan 2 yıl sonra yayınlandığını belirtmek gerek.
Neredensin?
Çölden.
Richard, Sahra'nın tam olarak ne genişlikte olduğunu bir bilse.
Cezayir mi? Sudan mı? Nijer mi?Mısır mı?
Avrupalılar tarafından çizilmiş sınırların Afrikalıları hiç ilgilendirmediğini ilk kez düşünüyor. Kısa bir süre önce başkentlere bakarken atlasta cetvelle çizilmiş gibi sınırları yüne görmüştü, fakat bu şekilde sınır çizmedeki istenci ancak şimdi kavrıyor.
Sayfa 66 - can yayınları, 1. Basım 2018, İstanbulKitabı okudu
Fakat Richard, insan ne yer? Richard, Foucault okudu, Bauldrillad okudu, Hegel ve Nietzshe okudu. Fakat insanın yiyecek alacak parası olmayınca , ne yiyeceğini o da bilmiyor.
Sayfa 79 - can yayınları, 1. Basım 2018, İstanbulKitabı okudu
Aslında sığınmacıların Senato'dan ne dört yataklı odalar, ne kapalı duşlar ne de otobüs durağına yakın bir yurt istedikleri var. Aslında Senato'dan hiçbir istedikleri yok. Aslında istedikleri şey , iş arayabilmek ve kendi hayatlarını , gücü kuvveti yerinde, aklı başında olan herkes gibi kendileri organize edebilmek. Fakat henüz 150 yıldır Almanya denilen bu topraklarda oturanlar kendi yasa maddeleriyle koruyorlar, yeni gelenlere karşı zaman denilen mucizevi silahla saldırıyorlar, günleri ve haftaları kullanarak gözlerini çıkarıyorlar, ayları silindir gibi üzerlerinden geçiriyorlar ve daha hala seslerini kesmezlerse belki ellerine üç değişik boyda tencere, yorgan çarşaf ve bir de üzerinde geçici ikamet belgesi yazılı bir kağıt veriyorlar.
Kabile savaşları da denebilir buna.
Sayfa 98 - can yayınları, 1. Basım 2018, İstanbulKitabı okudu
Ancak yiyeceğin şeyi öldürebilirsin, ama hiçbir canlıyı, yoluna çıkan en küçük bir böceği bile sebepsiz öldüremezsin. Bir hayvanın da evde onu bekleyen yavruları olabilir. Bunu bilemezsin. Hiçbir zaman bilemezsin.
Sayfa 103 - can yayınları, 1. Basım 2018, İstanbulKitabı okudu
"Sığınmacılar kendilerine avukat tutma olanağına sahip değiller ve neredeyse hiç Almanca bilmiyorlar. Onları umut hayatta tutuyor ve umut ucuz bir şey."
"Daha sonra, günün birinde onun, Awad'ın, bir karısı ve bir oğlu olacak, oğluna babasının ismini verecek. Oğlunu çağırırken ona, Daddy, diyecek. Böylece sanki babası her gün onun yanındaymış gibi olacak, bir çocuğa dönüşmüş olarak."