XVIII. yüzyılın ortalarından itibaren başlayan Doğu Türkistan’ın Çin devletinin egemenliği altına girmesi süreci insanlık tarihinin en utanç verici sahnelerinin yaşanacağı faciaların başlangıcı olmuştur. Doğu Türkistan’da yaşayan Türk topluluğu bağımsızlığını tekrar kazanabilmek için büyük, küçük onlarca isyan hareketi tertiplemiş, ama Çin emperyalizmi karşısında bu bağımsızlık hareketleri amacına ulaşamamış ve baskı düzeninin üzerindeki katmerlerin daha da artmasına sebebiyet vermiştir.
Godfrey Lias’ın kaleme aldığı “Göç” eseri 1940–1950 yılları arasında Doğu Türkistan’da yaşananların, olaylar içinde olan kahramanlarının ifadeleri ile öyküleştirilmiş biçimidir. Yazarın Türk tarihine ve kültürüne yeteri kadar hâkim olmaması, bazı kurgu hatalarına sebebiyet verse de konuların akışı ve Kızıl Çin emperyalizminin aktarılması açısından oldukça başarılıdır.
Doğu Türkistan topraklarında binlerce yıldır yaşantılarına devam eden Türk topluluğunun yaşama biçimi ve özgürlüğe olan tutkunluğu eserde yer alan anlatımlarla günümüz insanına sunulmakta, bu özgürlük haykırışının yankılarının duyulmasını sağlamaktadır.
XX. yüzyılın başında ve ortasında iki büyük özgürlük harekatının komutanlığı üstlenen Osman Batur ve Böke Batur’un ifadeleri Doğu Türkistan’da yaşayan her ferdin dillerinde nesilden nesile aktarılmaktadır;
“Bir gün biz, kâfirleri yine çöllerin öbür tarafına atacağız. Sayıları Taklamakan Çölü’ndeki kum taneleri kadar olsa bile…” (Böke Batur)
“Ben ölürüm, ama dünya durdukça milletim mücadeleye devam edecektir.” (Osman Batur)