Yeniden ve yeniden kaderleri her zamanki gibi sadece kendilerine ve inandıkları Tanrı'ya bel bağlamalarını söylüyor. Üçüncü bir kişiye güvenilemez.
- Artık acılar son bulmuş, dondurucu soğuğun sıcaklığı hissedilmeye başlamıştı. -
Ve artık her şey bitiyor. Her yer sessiz artık.
Bu arada güneş doğuyor ve yere düşen kar taneleri elmaslara benziyor. Güneş gece boyunca yükselen geniş, karla kaplı tümsekleri birer mücevher gibi patlatıyor. Sanki bahar gelmiş gibi. Baharda çok uzakta değildi aslında. Her yer yeşillenmeye ve filizlenmeye başladığında, hayatları boyunca baharı hiç yaşamamış olan zavallı kayıp ve donmuş insanların da üstünden kar beyaz örtüler kalkacak ve hayat kaldıkları yerden devam edecek...
Küçük, utangaç ve ürkek bir kızken kimse hiç kimse anlamadı. Bana en yakın olan siz bile anlamadınız. Belki kendim bile anlamadım. Şimdi sık sık bunu düşünüyorum. Ve o zamanki kendimi anlamıyorum. Çünkü mucizelere inanan, gerçekliğin ilk nefesiyle uçup gidecek olan narin, küçük beyaz çiçeklere benzeyen düşleri olan bir kızın yüreğini kadınlar
Kitap üç öyküden oluşuyor. Öyküler şunlar; Görünmez Koleksiyon, Unutulmuş Düşler ve Karda. Öykülerin üçü de çok güzeldi ama beni en çok etkileyen son öykü "Karda" oldu.
Bu öykülerden kısaca bahsedecek olursam ilk öykü olan Görünmez Koleksiyon, bir koleksiyonerin yaşamını anlatıyordu. Ömrünü, servetini gönlünü nadide eserleri satın alıp
Ağır aksak, kaskatı bacaklarıyla arabalarına biniyor ve ölmeyi bekleyerek birbirlerine sarılıyorlar.
Yardım alma umutları yok.
Sevdiklerine ölürken de birlikte olmak için sımsıkı sarılıyorlar.