Karanlıkta yalnız kalmıştım, ilk gözyaşlarımın tadını hissediyordum. Neden yeni tanıştığım bir fahişe için ağlamak istiyordum? Genel olarak dünyanın adaletsizliğine mi ağlıyordum?
Jean-Claude haklıydı. Hep avlar ve avcılar olacaktı ve ben avcılardn birisi olmak için çok çalışmıştım. Ben avcıydım. O zaman neden avlara sempati duyuyordum?
gerçekten neden?
Neredeyse önümde duruyordu. "Kim ya da ne olduğumu unutmaman için."
Mavi, mavi gözlerinin içine baktım. "Senin yürüyen bir ölü olduğunu asla unutmam."
Yüzünden tanımlayamadığım bir ifade geçti. Acı olabilirdi. "Hayır, gözlerinden ne olduğumu görebiliyorum." Sesini neredeyse bir fısıltıya alçalttı ama baştan çıkartıcı değildi. İnsancaydı. "Gözlerin, gördüğüm en temiz ayna, ma petite. Ne zaman kendimmiş gibi davranmaya başlasam. Ne zaman hayatta olduğumu zannetmeye başlasam. Tek yapmam gereken yüzüne bakıp gerçeği görmek."
“Hemen hemen her insan, hayatında bir kere insanüstü bir güç gösterisi yapabilirdi. Bunu yaparken, kaslar patlar, kıkırdaklar yırtılır, omurga kırılırdı ama arabayı kaldırabilirdiniz. Sadece beyindeki engelleyiciler bizim kendi kendimizi yok etmemizi engellerdi.”
“Orada, karanlığın içinde ne olduğunu biliyordum ve ondan ödüm patlıyordu. İnsanların bilinmeyenden korkması gerekiyordu ama bilgi bu kadar korkutucuyken, cehalet büyük bir mutluluk oluyordu.”