Gurbet İçinde Gurbet

Kadir Mısıroğlu

Gurbet İçinde Gurbet Gönderileri

Gurbet İçinde Gurbet kitaplarını, Gurbet İçinde Gurbet sözleri ve alıntılarını, Gurbet İçinde Gurbet yazarlarını, Gurbet İçinde Gurbet yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Cumhûriyet tarihinde İslâm'a ve Müslümanlar'a karşı yürütülegelmiş olan hücum, hakaret ve tezvirât kampanyasının belli-başlı karargâhlarından biri de "Cumhûriyet Gazetesi"dir. Girit asıllı Yunus Nâdi önce "Sultan Abdülhamid Han” devri gazetecilerinden "Mâlumât” dergisi sahibi "Tâhir Bey'in (Mâlumâtçı Baba Tâhir diye bilinir) yanında ayak hizmetleri için kullanılan bir müstahdem olarak Bâb-ı Âli'ye adım atmış, ondan sonra daima iktidarda olanlara şakşakçılık yaparak ikbâl sağlamış ve nihayet M. Kemal Paşa'ya kapılanarak Ankara'da "Yenigün” adıyla bir gazete çıkarma ve Birinci Büyük Millet Meclisi'ne Mebus olarak girme imkânlarına ulaşmıştı. M. Kemal'in mi, yoksa muhâlifleri olan “İkinci Grub”un mu ağır basacağı henüz belli olmadığı ilk devirlerde zaman zaman muhâlefete geçerek masa altı tahsisatını arttırmak mukâbilinde muhalefetten vazgeçmek gibi zikzakları görülen Yunus Nâdî zaferden sonra M. Kemal'i putlaştıran aşağılık Cumhûriyet kalemşörlerinden biri olmuştur. Bunun mükâfâtı olarak da kendisine emvâl-i metrûkeden (terk edilmiş mallar, yani Yunanistan'a mecbûrî hicret ettirilen veya kaçan Rum'lardan kalan mallar) meşhur "Matasyon Matbaası” ile bugün Cağaloğlu'nda bu gazetenin merkezi olarak kullanılmakta bulunan eski “İttihad ve Terakki Cemiyeti”nin merkez-i umûmî binası peşkeş çekilmiştir. Böylece beleşten servete kavuşan Yunus Nâdî gördüğü bu iyiliği, gazetesini İslâm düşmanlığının belli-başlı bir karargâhı haline getirerek ödemeye çalışmıştır.
Sayfa 264Kitabı okudu
Farz edelim ki, o zamanlarda birisi oğlunun hasretine dayanamayarak: "-Oğlum gel, oğlum gel!." diye ısrar etmiş, oğlunun gelemeyeceğini anlayınca da onun gönderdiği bir biletle uçağa binerek Almanya'ya gelmiş. Bu gerçekten olmuş olmayabilir, ama olması muhtemeldir diye söylüyorum. Bu adamcağız memlekette imammış. Oğlu vardiya usulü
Sayfa 159Kitabı okudu
Reklam
Medine dönüşünde gazeteler ve televizyonlarla bir mühlet verilerek Türkiye'ye dönmekliğim, dönmediğim tak dirde vatandaşlıktan ihraç edileceğim haberine muttalî oldum. Buna karşı bir doktor raporu alarak ağırlaşan romatizmalarım sebebiyle tedâvi görmekte olduğumu, en az altı aylık bir müddet tanınmasını, resmî bir müracaatla talep ettimse de
Sayfa 103Kitabı okudu
Türk insanının ahlâk ve karakter hususundaki erozyonu, yakın bir geçmişte yirmi milyon kilometre kareden fazla olan topraklarımızın elimizden çıkmasından daha büyük bir kayıptır.
Müslümanlar arasındaki ihtilâflar şüphesiz hayırlı bir şey olmamakla beraber, Batı Âlemi'nde bundan umulmadık hayırlı neticeler husûle gelmektedir. Şöyle ki, mahdud olan cemaati kendi hizip temâyüllerine mâl etmek isteyenler, rakip teşkilâta çok yakın da olsa ayrı bir câmi kurmakta ve bunu yaşatabilmek için cemaati çoğaltmak gayretiyle faaliyet göstermektedirler. Bugün Almanya'da takriben üçbine bâliğ olan mescid adedi bu sûretle çoğalmıştır dense mübâlâğa olmaz. Hatta bir teşkilâtın beğenmeyip işine son verdiği imam, cemaatten ayartabildikleriyle elli metre ilerde diğer bir câmi açmakta ve bunlar da muvaffakiyetsizliğe mâruz kalıp küçük düşmemek için cemaati çoğaltma yoluna gitmektedirler. Çünkü cemaat demek, para yardımı demektir. Para yardımı olmasa câmi ayakta duramaz. Ümmetin ihtilâfi, hadis-i şerif mûcibince ancak, fikirde kaldığı müddetçe rahmet iken, Batı Âlemi'nde âdî ve nefsânî ihtilâflardan bile hayır zuhur ettiği müşahede olunmaktadır.
Beş-altı ay sonra Kenley House'da bir yangın çıktı. Yanginin tahkikatı esnasında bizim o dâirede gayr-ı kânûnî olarak oturmakta olduğumuz belli oldu. Bize Belediye'den bir memure geldi. Belediye nâmına bizi mahkemeye verip bu evden çıkaracaklarını söyledi. Fakat hemen ekledi: “-Üzülmeyiniz, sizi açıkta bırakacak değiliz. Her ne kadar Londra'da polisten müsaadeli oturmakta değilseniz de biz size başka bir ev vereceğiz. Hem de ailenizin fert sayısına göre, sizin daha geniş bir evde oturmanız lâzım. Fakat kaanun böyledir. Belediyeyle anlaşmanız olmadığı için, sizi buradan çıkarmaya mecburuz. Bizim belediyece suçlu durumda olduğunuz için size bir ikinci evi biz veremeyiz. Komşu belediyeye rica edeceğiz, onlar size üç dört odalı bir ev verecekler, Ancak o ev garantilenmedikçe sizi bu evden çıkarmayacağız. Bizden haber bekleyiniz. Bu ülkede kimse evsiz olamaz. Evsize ev bulmak belediyenin vazifesidir." Hakikaten Londra'da belediyelerin inşa ettirdiği geniş siteler vardır. Bunları evsizlere ucuz bir fiyatla kiralarlar. Kimsenin evsiz olmasına göz yumulamaz. Gerçi evsiz, (homeloss) kimseler az değildir. Bunlar ekseriyetle tek başına yaşayan insanlardır. Böyleleri için de bir nevî otel gibi binalar vardır. Bu binaların üzerinde “Salvation Army” yazılır. Buralarda bina doluncaya kadar geliş sırasına göre insanlar geceyi geçirirler. Geç gelen, başka bir “Salvation Army” binasina gider. Galiba bu binalara kilisenin de desteği vardır.
Reklam
bizim apartmanda oturan bir zenci grup, evde olmadığımız bir zamanda, kapıyı demir levyeyle kırarak hanımın bir kaç parça mücevherini çaldı. Polis bu gibi ahvâlde sadece tesbit yapmakla iktifâ eder. Çalınan şeylerin bedelini herkes sigortadan alır. Her İngiliz evi sigortalıdır. Biz tabii sigortalı değildik. Bunun lüzum ve icabını henüz farkında
Penceresinden baktığımızda bu binanın bahçesi sayılabilecek derecede yakın bir yerde bir ilk mekteb gördük. Hanım buna çok sevindi ve küçük oğlumuz Selman'ın o mektebte okuma imkânı olup olmadığını öğrenmemizi istedi. Aşağı inip mektebin kapısına geldiğimizde bizi muallim olduğunu söyleyen güleryüzlü bir genç karşıladı. Ona durumumuzu anlattık. İngiltere'de oturma müsaademizin olmadığını söyledik. Hayret edilecek bir cevap verdi: "-Ben muallimim, ortada bir çocuk varsa vazifem onu okutmaktır. Oturma müsaadesinin olup olmaması beni alâkadar etmez. O polisin işidir!” dedi. Buna da çok sevindik. Bu muallim, daha sonra oğlumu -hiç İngilizce bilmediğinden- sınıfın seviyesine yetiştirebilmek için, kıbrıslı birisini vazifelendirecek ve onun ücreti de mektebçe ödenecekti. Bu da şaşılacak bir şeydir. Bu vesîleyle şunu söylemeliyim ki, ben, Avrupa'daki gurbet hayatıma başlarken, İngilizlere düşman, Almanlara dosttum. Bu, tarihî sebeplere dayanıyordu. Fakat dönerken bunun aksi oldu. Yani, on bir sene sonra İngilizlere dost, Almanlara düşman olarak vatana döndüm.
Ermeni Meselesi'nin tarihine aid gerçeği öz olarak ifade etmek isterim: Bin sekizyüzlü yılların başında Napolyon Bonapart kadîm Osmanlı toprağı Mısır'a saldırınca devletin her köşesinden oraya akın akın gönüllü insanlar toplanmıştı. Bunlardan biri de Kavalalı Mehmed Ali (Paşa) idi. Bu câhil fakat çok cesur ve zeki adam Napolyon'a
Bahtın rolü, cehdin rolüne gâlibdir. Bereket ve muvaffakiyet, tedbîrin takdire tevâfuku nispetindedir.
76 öğeden 61 ile 70 arasındakiler gösteriliyor.