En Beğenilen Gurbet İçinde Gurbet kitaplarını, en beğenilen Gurbet İçinde Gurbet sözleri ve alıntılarını, en beğenilen Gurbet İçinde Gurbet yazarlarını, en beğenilen Gurbet İçinde Gurbet yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
bizim apartmanda oturan bir zenci grup, evde olmadığımız bir zamanda, kapıyı demir levyeyle kırarak hanımın bir kaç parça mücevherini çaldı. Polis bu gibi ahvâlde sadece tesbit yapmakla iktifâ eder. Çalınan şeylerin bedelini herkes sigortadan alır. Her İngiliz evi sigortalıdır. Biz tabii sigortalı değildik. Bunun lüzum ve icabını henüz farkında
Hollanda'nın küçük bir şehrinde, Diyânet güdümündeki câmiin idârecileri benden bir konferans istemiş, ben de bir Pazar günü bu konferansı vermiştim. Bunu vukuundan sonra haber alan Hollanda Din Müşâviri Fahri Demir adındaki bir hoca müsveddesi müteakip Cuma günü oraya gelmiş, Cuma hutbesinde bana ve konferansı verdirenlere akıl mantık dışı bir şekilde hücum etmişti. Bantını getirdiler dinledim. Ben Türkiye'den kovulmuş vatansız birisiymişim. Vatanı olmayanın dini de olmazmış. Dinsiz birisi bir câmide nasıl konuşabilirmiş!.. Hem de İslâm Âlemi'nin gözbebeği olan M. Kemal Paşa aleyhine!.. O, Âlem-i İslâm'da bütün müslümanların hâmîi, rehberi ve kurtarıcısıymış. Bu uslüpta başlayan bir hutbenin daha neler ihtiva edeceğini düşünün! O salağın bu karışık kafayla cumayı da ikinci rekâtta oturmayarak, üç rekât kıldırdığı getirilen banttan anlaşılıyordu. Sonra da bunu nasıl düzelteceğini bilememiş ve yeniden kıldırmış...
Kadir mısıroğlu bu eserde 1980 darbesi sebebiyle Almanya'ya gitmek zorunda kalışının sebeplerini, Almanya da neler yaşadıklarını anlatıyor. Kendisi tarihçidir.
Konferansta Türkçe konuşuyordum. Şimdi Cidde Üniversitesi'nde profesör olarak bulunan Tâlip Alp konuşmamı İngilizce'ye tercüme ediyordu. Arapça'ya ve Almanca'ya da kabinlerden tercüme ediliyordu. Türkçe bilmeyenler hangi dilden dinlemek istiyorlarsa, onun hattına bağlanıyor ve konferansı kulaklıkla tâkip ediyorlardı. Konferansın ortalarına doğru bir kısım dinleyenlerin kulaklıklarını çıkarttıklarını müşâhede ettik. Bunun sebebini sorduğumuzda aldığımız cevap son derece câlib-i dikkatti. Bunlar Pakistanlılardı. Diyorlardı ki:
"Bizim dilimiz Urdu dili, Türkçe'den, Arapça'dan ve Farsça'dan mürekkeptir. Hatibin konuşmalarınıOsmanlıcayapması sebebiyle, biz, Osmanlıca ile bizim dilimiz arasındaki yakınlığa dikkat ettik. Ve bu konuşmaları, kaahir ekseriyetiyle anlayabileceğimizi gördük. Bundan dolayı kulaklıkları çıkarttık."
Bazı Arap talebeler de bu durumdaydı. Şu müşâhede dilimizin uydurmacılık modası revaç bulmadığı takdirde beynelislâm nasıl bir değeri hâiz olabileceğini gösteren tipik bir misaldir.
Sürükleyici bir kitap serinin diğer kitaplarında okuyacağım inşallah. İbretlik bir hayat hikayesi. Aynı zamanda hüzünlü.
Dip notlar aydınlatıcı. Öyleki ayrı bir kitap hacminde. Okunması gereken değerli bir kitap.
Yunanistan'dan Anadolu'da harp kanun ve kâidelerine aykırı olarak irtikâb ettiği cinâyetler, gasp ettiği mallar ve yaktığı üçyüz bin ev için (bu rakam İsmet Paşa'nın kendi beyanıdır. Lozan'a hareket ederken Sirkeci'de gazetecilere Anadolu'da Yunan askerlerinin üçyüz bin ev yaktığını ve bunların tazminatını almadan dönmeyeceğini bizzat söylemiştir.) bir "ta'mirât ve tazminât bedeli" taleb edilmiş ve sonra bundan vazgeçilmiştir. Muâhede metninde Yunanistan'ın bu husustaki mes'uliyetini kabul ettiği Türkiye'nin de onların içinde bulundukları mâlî buhranı dikkate alarak kendilerini bir tazminat ödemekten afvettiği mezkûrdur. (Bkz. Lozan Muâhedenâmesi, madde 59)