Birdenbire kendisini göremez olmuştu, yani, kendini artık, onu çevreleyen dünyanın bir parçası olarak görmüyordu da, sanki birkaç saniyeliğine çok uzaklarda, dışarıda dikiliyor ve bu dünyayı bir dürbünün ters tarafından bakar gibi seyrediyordu.
Öyle sorular vardır ki, sırf sorulmalarıyla kendi kendilerine hayır yanıtını verirler. Öyle dilekler de vardır ki, insan bunları dile getirir ve bu arada başka bir insanın gözlerinin içine bakarsa iyiden iyiye boşuna oldukları ortaya çıkar.
Jonathan Noel bütün bu olup bitenlerden, insanlara güvenilmeyeceği, huzur içinde yaşayabilmenin ancak onları kendinden uzak tutmakla olabileceği sonucunu çıkardı.
Jonathan o kadar anksiyetik bir kişilik ki boğdu boğdu duvarlara fırlattı beni. Altı üstü bir güvercin gördü diye bütün düzenini bozmaya karar verdi. Yani mesele tabii ki sadece bir güvercin değil ama bu kadar da etkilenmezsin be paşam millet Afrika’da açlıktan ölüyor(Kim, there’s people that are dying!). Kitabı alırken yazarın güvercinden yola çıkarak karakterin geçmişinden bahsedeceğini sanmıştım ama sıkıcı bir gününden bahsetti sadece. Çok az değinildi maalesef. Beklentimin çok altında kaldı maalesef. Kitap okumaktan soğuttu.
GüvercinPatrick Süskind · CAN YAYINLARI · 20212,101 okunma
Aradığı şey rahat değil, yalnız ve yalnız kendisinin olan, onu hayatın hoş olmayan sürprizlerinden koruyan ve içinden bir daha kimsenin kovamayacağı, güvenli bir barınaktı.