Güzel Konuşmanın Sırları kitaplarını, Güzel Konuşmanın Sırları sözleri ve alıntılarını, Güzel Konuşmanın Sırları yazarlarını, Güzel Konuşmanın Sırları yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Ayetlerimizi yalanlayan ve onlara inanmayı kibirlerine yediremeyenlere, gök kapıları açılmaz ve deve iğnenin deliğinden geçinceye kadar cennete giremezler". (A'raf Suresi 40.)
Ayette geçen "deve iğnenin deliğinden geçinceye kadar cennete giremezler" ifadesi dönemin bazı zahirci ve mealci alimlerince; "acaba deve iğnenin deliğinden geçer mi, yoksa geçmez mi?" şeklinde tartışma konusu olmuştur. Halbuki belagata aşina olanlarca malumdur ki, bu gibi ifadeler, 'asla mümkün değildir' anlamından kinaye olarak kullanılır. Türkçedeki 'balık kavağa çıkınca...' ifadesinde olduğu gibi bir durum söz konusudur.
Buna binaen aynı mesele Necip Fazıl Kısakürek'e; "Allah (c.c.) deveyi iğnenin deliğinden geçirebilir mi? diye sormuşlar. "Evet geçirir" demiş. Bunun üzerine, "Deveyi mi küçültür, yoksa iğneyi mi büyültür?" demişler. Necip Fazıl, ilâhi kudretin sonsuzluğunu ifade babında;
"Ne deveyi küçültür, ne iğneyi büyültür. Gökyüzüne baktığında, gökteki yıldızları senin gözbebeğine sığdırdığı gibi, vızır vızır geçirir." :D
"Bülbüllerle merkeplerin söz düellosunda, merkeplerin seslerinin daha baskın çıkması, bülbüller için bir nâkısa değildir." (s.60)
"Bülbüllerin ötmesi gereken yerde kargalar ötüyorsa, bülbüller vazifelerini yapmıyorlar demektir" (s.61)
Diller muhtelif de olsa, bu dillerle ifade edilen hakikatler evrenseldir. Söz gelimi, "bir işe çok el karışsa o işin karışacağı" gerçeğini her millet kendi kültürlerini yansıtacak şekilde söylemişlerdir. Örneğin, biz "Horozu çok olan köyün sabahı geç olur" deriz. İngilizler bu durumu; "Aşçılar çoğaldı mı çorba tatsız olur" İtalyanlar, "Çok horozun öttüğü yerde güneş doğmaz", İranlılar; "iki kaptan bir gemiyi batırır", Ruslar; "Yedi ebenin olduğu yerde bebek kör doğar" şeklinde ifade ederler.
Kur'ân-ı Kerîm'den ve hadislerden konuya dair ince ve etkileyici çıkarımlar yapılmış güzel bir eser.
„Hayatta öğrenilmesi gereken ilk dil tatlı dildir“ denir.
İnsanlar arası ilişkilerimizde zaman zaman birbirimizi kılıçtan daha keskin sözlerle yaralayabiliyoruz. Esasen bu kitabın konusu tam olarak bununla alakalı değil fakat tatlı ve nezih
Güzel Konuşmanın Sırları
“Üslûb-u beyan, aynıyla insan”
“Ağzınızı her açışta, başkaları oradan içinizi seyreder”
“Üslûbu teşekkül etmiş, belli bir kimlik kazanmış olanların imzaları, yazılarının altında değil, satırlarının arasında bulunur”.
Şu olay, kelimelerin sihirli etkisini güzel yansıtır: "Vejeteryan" bir kızılderili kabilesi sadece sebze ve meyveyle yaşamakta olup, balık etinden başka et yememektedir. Derken bu kabilede bir kıtlık yaşanır. Sebze ve meyve iyice azaldığından pek çok kişi kuraklıktan hayatını kaybeder. Dağlarda pek çok yabani geyik olduğu halde kimse onların etinden istifadeyi düşünmemektedir. Bir faciayı önlemek için sonunda yaban geyiğine şu ismi verirler: "Dağ Balığı." O günden sonra bu kabile, başka et yememeye devam ettiği halde, bu "dağ balıklarından” yemekte hiç de mahzur görmez.
Hamdi Yazır şöyle der: “İran'da çıkan yünden, Avrupa'da bükülen ipten Türk tezgahında dokunan halıyı Türk halısı tanıdım. Bir binanın mimarisi Türk olmak için bütün kerestesi yerli olmak lazım değildir' diye işittim. Afrika madenlerinden çıkmış bir altının üzerinde Türk sikkesi gördüğüm zaman bizim altınımız' dedim."