Sanki hayr(ın) yüzü solmuş, şer(rin yüzü) parlamış; sanki anlayışın yolları ortadan kalkmış (anlayışsızlık hâkim olmuş); sanki hak kırılarak yüz çevirmiş, bâtıl onun yerine geçmek üzere gelmiş; hevâ ve hevesine uymak ve (doğru) hükmü ortadan kaldırmak hâkimlere mahsûs olmuş.
Mazlûm uğradığı zulmü anlatıp durduğu hâlde zâlim kendi nefsi peşinde böbürlenir olmuş; sanki hırs (bir ejderha gibi) her yöne doğru ağzını açmış, uzağında yakınında ne varsa yutar olmuş; sanki hoşnutluk tanınmaz ve bilinmez olmuş.
Sanki kötüler göğe yükselmeye çalışıyor, iyiler ise yerin dibine geçmek istiyor. Mertlik en yüksek noktadan en aşağı yere atılmış, alçaklık hürmet görür ve yerini sağlamlaştırır olmuş.
Hükümranlık fazîlet ehlinden rezîlet ehline geçer olmuş.
Ve sanki dünyâ neşe ve sevinç içinde "(İyi olmuş) iyilikler yok edilerek gizlenmiş, kötülükler ortaya çıkarılmış" der hâle gelmiş.
ندارند تن بروران آکهی
که بر معده باشد از حکمت نهی
"yalnız vücutlarını besleyenler,
yiyip içmekten başka bir şey düşünmeyenler manevi zevklere sahip uyanık bir ruha sahip olamazlar.
Çünkü midesi dolu olan bir insan, hikmetten uzak kalır ve
irfan nurundan hissedar olamaz."
İşlediğimiz günahlar,harama aşina olan gözler tahminlerimizin ötesinde kalbimizi köreltiyor,bu sebeple tesirlenemiyoruz.
En çok da bu duruma sosyal mecralar maruz bırakıyor bizleri.
Salih amellere rağbet etme manasını da barındıran şu gecede yeni kararlar alma vakti gelmedi mi?
Şeffaf olan şeylerin insanlar nezdinde daima bir çekiciliği olmuştur. Bu sebepledir ki, sosyal medyadaki varlığınızı, kimliğinizden ve özel hayatınızdan umûma sunduğunuz oranda hissedersiniz.
Bu, insanı bir "görünme hırsına" bürür ve gün geçtikçe azar azar tavizler vermesine sebep olur.
Dinini yaşama hassasiyetinde olan sosyal medya
İnsan her şeye içinden bakıyor, içinde iyilik varsa iyiyi, kötülük varsa kötüyü görüyor. Gözler kalbin emrinde o halde...
Kalp nereden bakarsa göz oradan görüyor
Tek başına kalmaktan korkma.
Riyakâr ilişkilerin içinde olmaktan, iradeni başkalarına emanet vermekten, ait olmadığın yerde bulunmaktan, kalabalıklar içinde yalnız olmaktan, gözünle gördüğün yanlış işe seyirci kalmaktan ve kitlelerin şuursuzca aktığı yere sürüklenmekten kork.
"Anlamsızlığın, yaşamı dolu dolu yaşamayı engellediği için hastalıktan farkı yoktur.
Anlam bir çok şeyi, belki de her şeyi dayanılır hale getirir."
Sinnlosigkeit verhindert die Fülle des Lebens und bedeutet darum Krankheit.
Sinn macht vieles, vielleicht alles ertragbar.
Jedes hochbelastete Kind hat Beziehungsverletzungen erlebt, ist alleine gelassen, gequält, geschlagen worden...
Und Beziehungsverletzungen brauchen Beziehungswürdigung und Beziehungsheilung.