Kerim Birkan Demirel

Sabitlenmiş gönderi
Bu ahirzaman çok çalkalanıyor.. Bu fitne-i ahirzaman acib şeyler doğuracağını ihsas ediyor.
Reklam
Kerim Birkan Demirel tekrar paylaştı.
"Sosyal hareketler, bisiklet gibidir. Durduğu zaman devrilir. Durmaması lâzım, hareket etmesi lâzım."
Muhammed Yazıcı
Muhammed Yazıcı
Hoca youtu.be/GWuJbNVapLs?si=...
Kerim Birkan Demirel tekrar paylaştı.
Ebubekir hayatta hiçbir hafızın kalmama endişesi tahtında Kur'an-ı Kerim'in bir yazılı ciltte toplanması hazırlığı başlattı. Bu hazırlığa Hz. Ömer "Rasûlullah'ın girişmediği bir işe biz kalkışamayız!" gerekçesiyle karşı çıktı. Ömer radıyallahuanh çok geçmeden muhalefetinden pişman oldu ve şunu söyledi: "Allah kalbimi Ebubekir'in haklı olduğunu anlayacak kadar genişletti."
Duygu kepenklerini indirmiş olan erkek,incinebilirliğinden ve ihtiyaçlarından derin bir biçimde utanç duyan kişidir. Gerçek bir ilişki kuramayan, insanlar dan uzak, ruhuna dokunamadığımız, kalplerini hisse- demediğimiz adamlar. Adeta yaşadıklarından utanır gibidirler, bu yüzden dışarıdan bakıldığında ceset gibi görünürler. Bu tür erkekler, evlilikte eşlerini çok yıpratırlar. İşe gider, dost canlısı görünür, sorumlu- luklarını harfiyen yerine getirirler. Ancak eşleri, duy- gusal temas yokluğundan, daha derin, kalbi ve ruhu olan bir şeylerin açlığından yakınmaya başlar. Ve ilişki, erkeğin şaşkın bakışları altında (Ona kalırsa her şey ne kadar da normaldir!) yıkılıp bozulabilir. O, gerçek bir erkek olmanın kadınlardan tamamen aza- de olmayı gerektirdiğini düşünür, oysa gerçek bunun tam tersidir; erkek olmak, dişiyi kabullenmek, onunla rahat olabilmek ve ona duyduğu ihtiyacı kabullenebilmek demektir. Dünyayı aklın penceresinden gören bu adamlar, kendi kendilerinden gizlenir ve içlerindeki o berbat boşluğu fark etmezler. Duygusal yakınlığa duydukları ihtiyacı nereye kadar inkâr edeceklerdir? Bir gün duy- gusal, bedensel ve manevi açıdan nasıl da fakir kaldıklarını görür ve büyük bir buhran yaşayabilirler. İşte bu, "erkeğin krizi"dir.
Kelimenin anlamını açıklamak, onu anlamak demek değildir. Bir ifadenin kelime karşılıklarını lügatten bulup anladığı- mızı anlattığımızı sanıyoruz. Böylece metine haksızlık ediyoruz, kendimizi mah- rum bırakıyoruz. Bir şeyi tasvir etmekle, o şeyi anlamak aynı değildir. Örneğin, Türkçe'deki "çay" kelimesini Ingilizce'ye "tea" diye aktarabilirsiniz. Kaynak dilde- ki "çay"ın hedef dildeki karşılığı "tea"dir; doğru. Ama çayın tadını hiç bilmeyen, güzelce demlenmiş bir bardak çay içmemiş diğeri, sizin kastettiğiniz ve tattığınız "çayı anlamaz. Risale-i Nur'un kavramları da böyledir; sadeleştirmekle ya da yeni bir kelimeyle ifade etmekle anladığınızı sanmayın. Hayatın içinde karşılığını bul- maya, hissetmeye, yaşamaya çalışın. O zaman, Risale'nin tercümanlık ettiği vah- yin taze nefesini hayatın içine çekebilirsiniz.
4.204 öğeden 1 ile 6 arasındakiler gösteriliyor.