Onun siyah zülüflerinden öyle şikayetçiyim ki sorma
Onun yüzünden öyle perişanım ki sorma
Vefa umarak kimse terketmesin gönlünü, dinini
Yaptıklarımdan öyle pişmanım ki sorma
Kimseyi incitmeye niyetim yok ama bir iki yudum için
Cahil insanların elinden ne zahmetler çekerim, sorma
Zahit, selametle geç git yanımızdan; bu lal şarap
Gönlü, dili öyle bir götürür ki sorma
Bu yolda dedikodular vardır; yürek eritir
Herkes bir şey fıştıklar: Bunu görme, onu da sorma
Dindarlık, selamet fikrindeydim ama
O fettan bakışlı nergis göz bir işvelenir ki sorma
Felek topuna olan biteni sorayım dedim
Dedi: Çevgeninin ucunda neler çekerim, sorma
Dedim: Kimin kanına girip saçlarını kıvırcık yaptın?
Dedi : Hafız, bu uzun hikaye; Allah aşkına sorma.
Öyle bir aşk derdi çekmişim ki sorma
Öyle bir ayrılık zehri tatmışım ki sorma
Dolandım tüm dünyayı, işin sonunda
Bir dilber seçmişim ki sorma
Kapısının toprağını arzulamaktan
Gözyaşlarım bir akar ki sorma
Kendi kulağımla dün gece onun ağzından
Öyle sözler işitmişim ki sorma
"Konuşma" diye bana bakıp sus edersin
Öyle bir lal dudak ısırmışım ki sorma
Kendi yoksulluk kulübemde sen yokken
Öyle çileler çekmişim ki sorma
Hafız gibi garip, aşk yolunda
Öyle bir makama gelmişim ki sorma
Yüzünün parlaklığından ne hoştur ömür lalezarı!
Dön gel, gül yüzün olmadan soldu ömür baharı
Revadır, yağmur gibi dökülse gözümden gözyaşları
Gamını çekerken yıldırım gibi geçti ömür çağı
Görüşme fırsatı varken şimdi bir iki dem
Yaşamaya bak bu anı, değil ömrün ne yapacağı
Niceye dek sürecek sabuh içip şekerleme yapmak?
Ömür geçip gidiyor, topla aklını başına, kendine bak
Dün geçiyordu yolumdan, dönüp bakmadı bana
Zavallı gönlüm ne gördü ki şu ömürden yana?
Kimde yoksa yokluk denizinin endişesi
Ağzının noktasında olsun ömür yörüngesi
Hadiseler ordusu her yana kurmuş bir pusu
Bu yüzden boşanmış gider ömür atlısı
Ömrüm yokken yaşıyorum, şaşma hiç buna
Ayrılık gününü kim sayar ömür hesabına?
Hafız bir şeyler söyle; ömrün sayfasında
Kaleminden bu nakışlar kalır ömür yadigarında.
Seher yeli, yarin yolundaki topraktan koku getir
Gönlümün kederini al, sevgiliden müjde getir.
Cana can katan şeyler söyle dostun ağzından
Sırlar aleminden iyi haber yazılı mektup getir.
Senden esen rüzgarın kokusunu almam için
Yarin nefeslerinden bir parçacık getir.
Vefalısın; aman rakiplerim ortalığı tozutmadan
Aziz yarin yolundan biraz toprak getir.
Rakibimin gözü kör iken, dostun yolundan
Kanlı gözlerimin huzuru için toprak getir.
Hamlık, saflık candan geçenlerin tarzı değil.
O kurnaz sevgiliden bana bir haber getir.
Çayır kuşu, çimenlikte işrettesin; şükrane olarak
Kafesteki esirlere gül bahçesinden müjde getir.
Dostsuzluğa sabretmekten acıdı ağzımın içi .
Şeker yağdıran tatlı dudaktan bir işve getir.
Ne zamandır maksat yüzünü görmedi gönül
Saki, aynayı andıran o kadehi getir.