Hak Dini Kur'an Dili 5. Cilt Sözleri ve Alıntıları
Hak Dini Kur'an Dili 5. Cilt sözleri ve alıntılarını, Hak Dini Kur'an Dili 5. Cilt kitap alıntılarını, Hak Dini Kur'an Dili 5. Cilt en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Ey iman edenler! Sizler kendinizi düzeltmeye bakın, siz doğru gittikten sonra öte taraftan sapanlar size bir ziyan dokunduramaz.
Maide Suresi 105. Ayet
Hakkı değiştiriyorlardı, bir de ileride bize mağfiret edilecek diyorlar, nasıl olsa mağfiret olunacağız diye hüküm veriyorlar, kendi yanlarından günah bağışlıyorlar. Ve böyle derken şayet kendilerine aldıklarına benzer bir başka fayda gelirse, bir rüşvet daha sunulursa yine alıyorlar, tevbe etmiyorlar, tevbe etmedikleri halde mağfiret olunacaklarına hükmediyorlar da bu suretle bayağı servetler ve dünya malı için kitap ile oynuyorlar. ...
Ve ey rüşvetçiler! Artık akıl etmez misiniz ki, ahiret yurdu müttaki olanlar için daha hayırlıdır, yani öyle haksız kazançlardan, rüşvetten ve irtikaptan sakınan, uzak durup korunanlar için daha hayırlıdır.
İzdivactan sonra aralarında uyum ve sükun bulunmadığı, öfke ve nefret bulunduğu zaman boşanma ve ayrılma meşru kabul edilmiştir. Zira ilâhî hükme göre karı-kocalığı geçerli kılan şey aralarındaki uyum ve sükûndur. Bir tek nefisten erkek ve dişi nevilerinin yaratılmış olmasının hikmeti de budur. Bundan dolayı erkek ile dişi birbirine nikâhlandı.
Azap ile ilgili beyanda gelecek zaman kipiyle "isabet ettireceğim" buyurulduğu halde rahmet konusunda geçmiş zaman kullanılarak "herşeyi kapladı" buyurulması gösterir ki, rahmetin genişliği başlangıç açısından, azap meşiyyeti dileği de şimdiki zaman veya gelecek zaman açısından söz konusudur. Demek ki rahmet işin aslıdır, azap da ayrıntısıdır. Yani aslolan rahmet, yaratıcının zatının gereğidir, azab ise kulların durumları gereğidir.
Allah katında bütün dabbelerin yani yeryüzünde yaşayan bütün canlıların en şerlisi, en kötüsü o sağırlar, o dilsizlerdir: O kulağı olduğu halde hakkı duymayan, o dili olduğu halde hakkı söylemeyen sağır ve dilsizlerdir, ki akıllanmazlar, akıllarını kullanmazlar. Kulak yok, dil yok, akıl yok. işte bu hâl en aşağılık canlıların halidir. Kötülük yapmaya gelince var, fakat hakka gelince yok. Bu da en aşağı hayvanlardan daha aşağı ve aynıyle şer olan hayvanların hâlidir ki, bunlar insan şeklinde bulunan zararlı hayvanlardır. Yılanlara bile birşey duyurmak mümkün olur da bunlara olmaz.
Cihad kılıçla, dille, yazı ve yayın yoluyla veya daha başka yollarla, ne şekilde olursa olsun cehd ve gayret göstermek, çalışıp uğraşmak, mücahede eylemek demektir ki, savaş bunun sadece bir özel çeşididir.
"İstidrac", aslında derece derece çıkarmak veya indirmek demek olup, bir kimseyi arzusuna göre bir noktaya kadar tedricen götürüp haberi olmayacak bir şekilde felakete atmak anlamına bir deyim olmuştur ki, o kimse onu kendi yararına bir terakki, hayırlı bir gelişme zanneder, gerçekte onun için o durum, bir anlamda uçuruma sürüklenmek demektir. Allah Teâlâ'nın istidrac yapması da uzun süre bir kimse hakkında hayırlı olmayan nimetler verip onun da bunu lütuf olarak görmesi ve kendi tuttuğu yolun kendisi için hayır olduğunu sanması, bundan dolayı da gitgide gurur, kibir ve taşkınlığını arttırması ve en sonunda da bütünüyle hayal kırıklığına uğrayıp en acı ve en feci bir şekilde hakkında azab hükmünün gerçekleşmesidir ki, bu çok çetin bir azap olur. Dış yüzüyle lutuf gibi görülen o nimetler, işin iç yüzü açısından gerçekten bir kahırdır.
Allah dilediği kimseye rızkı genişletir, daraltırda. Onlar ise, dünya hayatı ile ferahlanmaktar. Halbuki dünya hayatı, ahiretin yanında bir yol azığından ibarettir.
Ra'd Suresi 26. Ayet