Evet rivayet-i sahiha ile mahşerin dehşetinden herkes hatta enbiya dahî "nefsî, nefsî" dedikleri zaman, Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm "ümmetî, ümmetî" diye re'fet ve şefkatini göstereceği gibi, yeni dünyaya geldiği zaman ehl-i keşfin tasdikiyle vâlidesi onun münâcâtından "ümmetî, ümmetî" işitmiş.
Ey insanlar! Fâni, kısa, faidesiz ömrünüzü; bâki, uzun, faydalı, meyvedar yapmak ister misiniz? Mâdem istemek insâniyetin iktizâsıdır, Bâki-i Hakikî'nin yoluna sarfediniz. Çünkü Bâki'ye müteveccih olan şey, bekânın cilvesine mazhar olur.
Hem hiç mümkün müdür ki, Fâtır-ı Kerîm, Hâlık-ı Rahîm, küçük midenin cüz'î arzusunu ve muvakkat bir bekâ için lisan-ı hâl ile duasını hadsiz envâ-ı mat'ûmât-ı leziziyenin icadıyla kabul etsin de, umum nev-i beşerin pek büyük bir ihtiyac-ı fıtrîden gelen pek şiddetli bir arzusunu ve küllî ve daimî ve haklı ve hakikatlı, kalli, halli, bekâya dair gayet kuvvetli duâsını kabul etmesin? Hâşâ, yüzbin defa hâşâ. Kabul etmemek mümkün değildir. Hem hikmet ve adaletine ve rahmet ve kudretine hiçbir cihetle yakışmaz.
Risale-i Nur bu câmi' ve küllî ve yüksek marifet caddesini tefsir edip, bin seneden beri Kur'an aleyhine ve İslâmiyet ve insaniyet zararına ve adem âlemleri hesabına tahribatçı küllî cereyanlara karşı Kur'an ve iman namına mukabele ediyor, müdafaa ediyor.
Şefkat hâlistir, mukabele istemiyor; safi ve ivazsızdır. (karşılıksız)
Halbuki aşk ücret ister ve mukabele taleb eder. Aşkın ağlamaları, bir nevi talebdir, bir ücret istemektir.