Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Ben içerik olarak pek beğenmedim sınıfta kaldı benim için
Küçük Bir Sığınak
Halep'te sur dışı yerleşimler daha Emeviler zamanında başlamış ve varoşlar kentin kuzeyine ve doğusuna doğru yayılmışlardı. Yayılmışlardı, lafın gelişi elbette, hemen hiçbir güvenliğin olmadığı o yıllarda, sur dışında kalmak mecburiyetten ve yoksulluktan başka bir şeyle açıklanamazdı. Bir bela ya da kıtlık olduğunda şehrin kapılarının kapatıldığı ve kapının önüne konanlarin her zaman işsiz ve yoksullar olduğu biliniyordu. Kent 1516 yılında Osmanlı hükümranlığı altına girdikten sonra güvenlik sorunu büyük ölçüde ortadan kalktı.
Sayfa 69 - Can Yayınları
Reklam
Çarşıdan Labirent
O günün dünyasında (16. yy) ticaret dendi mi, akla Akdeniz geliyordu. Doğu ile Batı arasındaki bağlantı noktasıydı burası. Akdeniz'de bu bağlantıyı sağlayan iki büyük kent ve liman vardı. Biri, Kahire ve limanı İskenderiye, diğeri ise Halep ve limanı Trablusşam (daha sonra Trablusşam, yerini XVII. yüzyılın başında İskenderun'a bırakacaktı.).
Sayfa 54 - Can Yayınları
Çarşıdan Labirent
Halep'i öne çıkaran gelişme 1375'te yaşandı ve tarihçi Bruce Masters'ın yazdığı gibi, "Klikya Ermeni Krallığı'nın Memlûkler tarafından ele geçirilmesi ve bu krallığın liman kenti olan Ayas'ın tahrip edilmesi, Asya mallarını Akdeniz'e taşıyan tüccarların rotalarını Halep'e kaydırmalarına neden oldu.
Sayfa 54 - Can Yayınları
Çarşıdan Labirent
Halep bir zamanlar kumaşlarıyla meşhur bir yerdi, İngilizler bütün yünlü dokumalarını, ipek işlerini burada yaptırıyorlardı. Oysa şimdi gerçekten Halep'te dokunmuş bir yünlü kumaş, bir ipek eşarp bulmak mucizelere bağlı.
Sayfa 63 - Can Yayınları
Taş ve Zaman
... zaman büyük gücünü nerden alıyordu? Ölüm korkusundan mı? Düşününce ölme garantisinden daha adil dağıtılmış ne vardı? Tamam, zamansız ölüm her kültürde yaralayıcıydı ama bence zamanın esas korkutucu yanı, dünyada bir iz bırakmadan geçip gidecek olmamızdı. Unutuluş korkusu. Öleceğini bilmekten çok unutulacağını bilmek, çoğu durumda buydu yıkan insanı.
Sayfa 23 - Can Yayınları
Reklam
Halep'in Merkezine Seyahat
Farklı ırklardan gelme unsurların, yoksulluk ortak paydasında buluştukları yerdi kentin doğusu: göçebe Araplar, Türkmenler, Kürtler, Tatarlar,Ermeniler, Çingeneler... Bu insanlar, adına havş denen, yoksullara özgü "sosyal mesken"lerde yaşıyorlardı. Havş, ortak bir avlunun etrafında toplanmış 30-40 haneden oluşuyordu. İçinde mutfak ve tuvaleti olmayan, iki ya da üç gözden oluşmuş evlerdi bunlar. Herkese ait olan avlu kuyularla doluydu. Yine Raymond'a göre bu toplu konut tipi, kırsal yerleşimin kente uyarlaması idi. Havs'ta oturmayanlar, derme çatma kulübelerde, çadırlarda ve barakalarda kalıyorlardı.
Sayfa 165 - Can Yayınları
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.