Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Halkın Sırtından Kazanç

Noam Chomsky

Halkın Sırtından Kazanç Sözleri ve Alıntıları

Halkın Sırtından Kazanç sözleri ve alıntılarını, Halkın Sırtından Kazanç kitap alıntılarını, Halkın Sırtından Kazanç en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Margaret Thatcher bir barbardır.
Aslında "Thatcher'ın Britanyası" da "kutsal serbest piyasa" öyküsüne yakından bakmak için iyi bir örnek oluşturuyor. Geçtiğimiz ayların gazetelerini (1997 başlan) şöyle bir eşelediğimizde sununla karşılaşıyoruz: London Observer'da yazdığına göre "Türkiye'ye silah satışı yapılması konusunda baskıların en
Om Yayıncılık - III. Serbest Piyasa Tutkusu
Finansal serbestleşme, servet yoğunlaşmasını artırır.
Reklam
Uluslararası süper güç - Küba
"1963'te Cezayir'le başlayan denizaşırı ülkelere sağlık hizmetleri gönderme programının yürürlüğe konmasından bu yana Küba en yoksul üçüncü dünya ülkelerine toplam 51.820 doktor, dişçi, hemşire vb. göndermiş" durumdadır; bunların çoğu için de "hiçbir ücret talep etmemiştir". Güney Afrika'daki coşkulu karşılamadan bir ay sonra Kübalı doktorlar bir menenjit salgını nedeniyle Haiti'den çağırıldılar. Önde gelen bir Batı Almanya gazetesi 1988'de, üçüncü dünya ülkelerinin Küba'yı, öğretmenlerden, inşaat işçilerinden, hekimlerden vb. oluşan "uluslararası hizmet" ekipleri nedeniyle "uluslararası bir süper güç" olarak gördüklerini belirtiyordu. 1985 yılında üçüncü dünya ülkelerinde 16.000 Kübalı çalıştı: Barış Gönüllüleri'nin ve ABD yardım uzmanlarının toplam sayısının iki katından fazlası. 1988'e gelindiğinde, Küba "bütün sanayi ülkelerinden, BM'nin Dünya Sağlık Örgütü'nden daha fazla sayıda hekimi yurtdışında çalıştırıyordu.
Om Yayıncılık - III. Serbest Piyasa Tutkusu
"Daha iyiye doğru bir değişim olanağı yokmuş gibi davranırsanız, daha iyi bir değişim olmayacağını garanti altında almış olursunuz. Seçim bizlerin, seçim sizlerin."
Sayfa 18 - Om Yayıncılık - Robert W. McChesney ve Madison, Winconsin - Ekim, 1998
Piyasa serbest değildir
"Piyasalar neredeyse hiçbir zaman rekabete dayanmaz. Ekonominin büyük kısmı, piyasaları üzerinde dehşet verici boyutlarda denetimi bulunan devasa şirketlerin egemenliğindedir; bu şirketler, iktisat kitaplarında ve politikacıların konuşmalarında betimlendiği türden rekabetle hemen hemen hiç karşılaşmazlar. Öte yandan, şirketler hiç de demokratik olmayan yollar benimsemiş totaliter organizasyonlardır. Ekonomimizin böylesi kurumları odak alıyor olması, demokratik bir toplum içinde yaşamamızı büyük ölçüde imkânsız kılar."
Sayfa 14 - Om Yayıncılık - Robert W. McChesney
Amerikan Dünya Sağlığı Derneği'nin (ADSD) yakın tarihli bir incelemesi, ambargonun ciddi beslenme sorunlarına, güvenli içme suyu kaynaklarının ve doğum oranının azalmasına, ilaçlar ve tıbbi enformasyona ulaşımın keskin bir şekilde düşmesine, on binlerce kurbanın nörolojik ya da başka hastalıklara yakalanmasına ve diğer ciddi sağlık sorunlarına yol açtığını ortaya koyuyor. Amerikan uzmanlarınca bir yıllık gözleme dayanan ADSD raporunu bir İngiliz gazetesinde aktaran Victoria Brittain şunları yazıyor: "37 yıllık ABD ambargosunun yakın tarihte daha sıkılaştırılması sonucunda, sağlık ve beslenme standartları dayanılabilecek düzeyin altına inmiş durumda". "Hastaneye kaldırılan çocuklar, en temel ilaçlar kendilerinden esirgendiği için acı içinde kıvranıyorlar" ve "doktorlar normal koşullarda göstereceği verimliliğin yarısından azını gösterebilen bir ekipmanla çalışmak zorundalar çünkü aletlerin yedek parçalarına ulaşılamıyor". Başka tıp dergilerinde de benzer gözlemler aktarılıyor."
Om Yayıncılık - III. Serbest Piyasa Tutkusu
Reklam
"Amerika'nın politikalarını insan hakları ve demokrasi kaygısıyla şekillendirdiği savı, en önemsiz kayıtlara şöyle bir göz atma yoluyla bile çürütülebilir. Bununla birlikte, "Amerikan değerlerinin zaferini kutladığımız şu günlerde bu gibi konular üzerine düşünmek ya da yorumlarda bulunmak uygun bir davranış değildir."
Sayfa 100 - Om Yayıncılık - III. Serbest Piyasa Tutkusu - Yakışıksız Düşünceler
burjuva sınıfının ortak işlerini yöneten komite
Bill Clinton
Bill Clinton
'ın göreve gelmesinden birkaç ay sonra, Wall Street Journal arka arkaya pek çok sayısında ana konu olarak "Sayın Clinton'ın ve onun yönetici kadrosunun Amerikan şirketleriyle aynı safta" olmasını seçti; önde gelen şirketlerin başkanlarını alıntılayarak onların durumundan ne denli memnun olduklarını ortaya koydu: Başkanlardan biri, "Bu yönetimle, daha önceki yönetimlerle olduğundan çok daha iyi anlaşacağız," diyordu. Bir yıl sonra iş dünyası liderleri İşlerin beklediklerinden de iyi gittiğini gördüler; 1995 Eylül'üne gelindiğinde Business Week yeni Meclis'in "iş dünyası için bir kilometre taşını simgelediğini ilan ediyordu: "Daha önce hiçbir dönemde Amerika'nın girişimcileri bu denli desteklenmemişlerdi".
Sayfa 72 - Om Yayıncılık - II. Rızasız Rıza: Kamu Zihninin Denetlenmesi
ABD'nin "serbest piyasa" anlayışı elbette yalnızca ABD'ye özgü değil. 1992 tarihli bir BM raporuna göre, 1960'tan bu yana zengin ülkelerle yoksul ülkeler arasındaki uçurum büyük ölçüde zenginlerin korumacı önlemlerine bağlı olarak açılmış. 1994 raporunda şu sonuca varıldığı göze çarpıyor: "Sanayi ülkeleri, serbest piyasa ilkelerini ihlal yoluyla, gelişmekte olan ülkelere her yıl 50 milyar dolara mal oluyor". BM Sanayi Gelişimi Örgütü'nün 1996'da hazırladığı Dünya Raporu şu tahminde bulunuyor: Dünya nüfusunun en zengin ve en yoksul yüzde 20'si arasındaki kazanç farkı, 1960'tan 1989'a yüzde 50'lik bir artış göstermiş durumda; "küreselleşme sürecinin dünya çapında daha da büyük bir eşitsizliğe yol açması" bekleniyor. En yüksek ve en düşük gelirli kesimlerin kazançları arasındaki uçurum, zengin toplumlar için de geçerli. Zengin ülkeler arasında eşitsizlikte başı çeken ülke ABD; Britanya onun hemen ardından geliyor, iş dünyası basını "müthiş" ve "çarpıcı" kâr artışından söz ediyor; gelirin nüfusun üst kesimini oluşturan küçük bir azınlıkta odaklanmasını alkışlıyor. Çoğunluğun içinde yaşadığı koşullarsa ya değişmiyor, ya da kötülüyor.
Om Yayıncılık
"Özetleyecek olursak, "Amerikan değerleri"nin DTÖ'de kazandığı zaferin getirmesi beklenen sonuçlar şunlardır: 1. Her yere yetişen ABD'nin başka ülkelerin iç işlerine müdahale etmesini kolaylaştıracak "yeni bir araç", 2. Yabancı ekonomilerin can alıcı önem taşıyan sektörlerinin Amerikan tabanlı şirketlere devredilmesi, 3. İş dünyasmdakiler ve varlıklı kesim için yeni ayrıcalıklar, 4. Maliyetlerin yükünün tüm halka aktarılması, 5. Demokrasinin oluşturduğu tehdit karşısında yeni ve güçlü silahlar. Akıllı bîr insanın bu tablo karşısında şu soruyu sorması kaçınılmazdır: Söz konusu zaferin bu denli coşkuyla kutlanmasında bu beklentilerin payı var mıdır yoksa kutlamalar gerçekten yüksek değerler adına yapılıyor da bu beklentiler yalnızca olası yan etkiler mi? Bu kuşkuculuk, başlangıçta aktarılan Times'ın savaş sonrası durum tablosu göz önüne alındığında İster istemez artıyor. Söz konusu kuşkucu yaklaşımı pekiştiren bir başka etkense tarihte düzenli aralıklarla görülen bazı çarpıcı yinelemeler: Bu yinelemeler arasında, kendi projelerini dayatma gücüne sahip olanların bir yandan bu projelere coşkuyla yüce değerler atfederken, bir yandan da aynı projelerden kendi çıkarları doğrultusunda yararlanmaları Özellikle göze çarpıyor. Yüceltilen değerler serbest piyasa olsun, başka görkemli ilkeler olsun, uygulamada oyunu yürüten ve sonuçlarını alkışlayan kişilerin İhtiyaçlarına uyarlanıyorlar."
Om Yayıncılık - III. Serbest Piyasa Tutkusu - Dünya Ticaret Örgütü: "Amerikan Değerlerinin îhraç Edilmesi"
Reklam
"Rıza" kavramını doğru biçimde algıladığımızda şunu görmekte zorlanmayız: Kamuoyundan gelen itirazlara karşın iş dünyası gündeminin dayatılması mümkün kılan şeyin "yönetilenlerin rızası" olduğunu söylemek, "rızasız rıza" üretiminin bir biçimidir. Bu, ABD'de olup bitenleri belki de en iyi biçimde özetleyecek tanımdır. Kamuoyunun tercihleriyle kamuoyu politikaları arasında genellikle büyükçe bir uçurum vardır. Yakın zamanlarda bu uçurum daha da derinleşti. Bu ikisinin karşılaştırılması, demokratik sistemin işleyişi konusuna daha bir açıklık kazandıracaktır. Halkın yüzde seksenden fazlası, hükümetin "halkın çıkarları doğrultusunda değil, belirli bir azınlığın yararına ve onların özel çıkarları doğrultusunda işlediğini" düşünüyor; daha önceki yıllarda bu oran yüzde ellilerdeydi. Gene yüzde seksenden fazlası ekonomi sisteminin "içkin olarak adaletsiz" olduğuna, emekçilerin ülkede olup bitenler üzerine söylediklerinin dikkate alınmadığına inanıyor. Yüzde yetmişten fazlası "iş dünyasının Amerikan yaşamının çok fazla alanında çok fazla güç kazandığından" yakınıyor. Her yirmi kişiden biri, şirketlerin "işçilerin ve genel olarak çalışanların koşullarını düzeltmek için kazançlarından fedakârlık etmeleri gerektiğini" söylüyor.
Om Yayıncılık - II. Rızasız Rıza: Kamu Zihninin Denetlenmesi
Adam Smith
Adam Smith
'in kaygısı, "ulusların refahı" ile ilgili idi ama "ulusal çtkar"ın büyük oranda bir aldatmaca olduğunu anlamıştı: "Ulus"un içerisinde, keskin biçimde çatışan çıkar grupları bulunuyordu, dolayısıyla siyaset ve siyasetin etkilerini anlamak için, iktidarın nerede yattığını ve nasıl yaşandığını sormak durumundaydık. Bu sorgulamaya daha sonraları sınıf çözümlemesi denecekti.
Om Yayıncılık - I. Neoliberalizme ve Küresel Düzen
Daha iyiye doğru bir değişim olanağı yokmuş gibi davranırsanız, daha iyi bir değişim olmayacağını garanti altına almış olursunuz.
"Fırsat olmadan özgürlük, şeytan armağanıdır; özgürlüğü kullanma fırsatı vermeyi reddetmekse düpedüz suçtur. Zayıfların yazgısı, "uygarlık" dediğimiz şeye daha mesafeli yaklaşmayı gerektiriyor. Ben burada konuşurken 1000 çocuk kolayca önüne geçilebilecek hastalıklardan ölüyor; bunun yaklaşık iki katı kadın temel İlaçlar ve bakımla engellenebilecek olmasına karşın hamilelik ve doğum sırasında ölüyor ya da ciddi rahatsızlıklar geçiriyor. UNICEF bu trajedileri ortadan kaldırmak ve temel sosyal hizmetlerin evrensellik kazanması için, "gelişmekte olan ülkeler"in yıllık askeri harcamalarının dörtte birinin ya da ABD'nin askeri harcamalarının yüzde 10'unun yeterli olacağını söylüyor. İnsan özgürlüğü üzerine söylenebilecek ne varsa, bu gibi gerçeklerin ışığında söylenmelidir."
Om Yayıncılık - IV. Neoliberal Düzende Piyasa Demokrasisi - Öğretiler ve Gerçeklik - 1. UNICEF, The State ofthe World's ChMren 1997 (Oxford University Press, 1997); UNICEF, The Progress of Nations 1996 (UNICEF House, 1996)
Hume'un ilgisini çeken nokta, "çoğunluğun bir azınlıkça yönetilmesinin", insanların kaderlerini kendilerini yönetenlerinkine bağlayarak gösterdikleri "üstü kapalı boyun eğmenin bu denli kolay" olmasıydı. Hume bunu şaşırtıcı buluyordu çünkü "güç aslında her zaman yönetilendedir". İnsanlar bunu fark ederlerse, başkaldırır ve efendilerini alaşağı ederlerdi, Hume'un vardığı sonuç şuydu: Hükümetler fikirlerin denetlenmesi üzerine kuruludur. Bu ilke "en despot ve en militarist hükümet için geçerli olduğu ölçüde en özgür ve halka en çok dayalı hükümet için de geçerlidir."
Om Yayıncılık - II. Rızasız Rıza: Kamu Zihninin Denetlenmesi
32 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.