Ama zaten, insanın yaşamını baştan aşağı değiştiren olayların süresi hep böyle kısacık değil midir? Çok kısadırlar, ama yoğunluğu ve yarattığı sonuçlar bakımından bir ömre bedeldirler.
Mevlâna, Şems'i tanıyınca, Tanrı'yı kitaplarda, bilgide, ilimde değil, kendi gönlünde aramaya başlar. Şems kendisine aynadır. Gönlünde bulduğu Tanrı'yı Şems'te görür. Şems'e olan aşkı budur. Şems, Mevlåna'nın onun aracılığıyla kendi gönlünde bulup yaklaştığı Tanrı'ya duyduğu aşkın sembolüdür. Şems'e olan sevgisi, Tanrı'ya olan aşkının ölçüsüdür. Bu aşkın kendisinde yarattığı sarhoşluğu şarabın sarhoşluğuyla sembolleştirmiştir. Bu durumda Şems hem saki, hem şarap, hem de şarap Satıcısı olmaktadır.
Gene gel, gene.
Ne olursan ol,
ister kafir ol, ister ateşe tap, ister puta,
ister yüz kere tövbe etmiş ol,
ister yüz kere bozmuş ol tövbeni.
Umutsuzluk kapısı değil bu kapı;
nasılsan öyle gel.