Haset ve ırkçılık! Birbirini besleyen iki ateştir! "Lügatta 'secde', son derece tevazu ile alçalıp baş eğmektir ki, 'kibr'in tam zıddıdır. Dinen de alnını yere koymaktır ki, ta'zim (büyüklenme) ve itaat etmenin en yüksek şeklidir. İşte insanlar böyle bir babanın (Adem) evladıdır ve kendileri onun halefi, onun halifesidirler. Bu nimeti bilmeli, bu kardeşliği takdir etmeli ve hiç biri âlemde asalet iddiasıyla kendi hesabına yaşamaya çalışmamalı, büyük bir kardeş topluluğu halinde yaşamalı ve yaşamak için kendi hükümlerini değil, Allah'ın hükümlerini, Allah'ın emirlerini, kanunlarını tatbik etmeli ve o zaman meleklerin de kendilerine hizmet edeceğinden ümitli olmalıdırlar. Bunda emre karşı gelen ve kibirlenen İblis'in tabilerinden olmamalı, yaratılışını değiştirmemelidir.
Haset eden ,kendisine verilen nimetlere kanaat etmediğinden dolayı kalbin hastalığına maruz kalmıştır.Oysaki kanaatkâr olmak kalp huzurunun öncelikli tedbiridir .Aksi durum kanaatsizlik olup sahibini yiyip kemiren hastalığa dönüşür
Kişinin, nefsini başkasından aşağı görmesi, kendisinden yukarda olanlara değil bilakis aşağıda olanlara bakması, bir erdem hali olup haset illetinden kurtulmanın da önemli bir çaresidir.
Kalbî muhasebe, amelî muhasebenin ön şartıdır. Yolda olanlar, içe dönük tahrip edici ve dışa dönük imha edici haset illetinden kurtulmadıkça yol alamazlar.