Hay Gönderileri

Hay kitaplarını, Hay sözleri ve alıntılarını, Hay yazarlarını, Hay yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
124 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
9 günde okudu
Atay Benizli
Ödüllere, yarışmalara ve onların söz temsili, düzenli sel baskınlarıyla çeri çöpü önümüze getirişine pek aldırış etmem ama kimi zaman o çerin çöpün arasından hiç de üvez sesli olmayan öyle gür sesli öyküler çıkıyor ki, kaybolmuş kentin eskicisi gibi kendimi bir anda sevinir buluyorum. İşte Barış Özarıkça'nın Hay'ı da öyle gür ve tok bir
Hay
HayBarlas Özarıkça · Metinlerarası Kitap · 202312 okunma
(...) Evin eşyasızlaşması, kadınların çıplaklaşması gibiydi. Balık kendi denizine dalıyor, yıldızlar geceye doluyor, erkek kadının bacaklarının arasındaki ıslaklığa, kayboluşa, unutuşa gidiyordu. Dalgalar köpüklenerek sahilde tepiniyor, rüzgar denizin üstünde uçuyordu. Tekinsiz bir saatti. Yer, gök, canlılar uyuklar gibiydi. Hayat dalgındı. Mevsimler tembel. Her şey arının vızıltısını bekliyordu. (...)
Sayfa 48 - MetinlerarasıKitabı okudu
Reklam
(...) Koskoca uzayı minicik mavi dünyanın canlı hayatlarıyla dolduruyorum. Bütün evren yeşilleniyor, coşkulu renklerle isiklaniyor. İmkansız uzaylı asklari uyduruyorum bazen.Kızların dikkatini çekiyorum. Sarıl bana, bak, hiçbir şey olmayacak. Bakire isen bakire, ergen isen ergen kalacaksın. Yenileneceksin, hep yepyeni. Zaman boyutu farklı çünkü. Yaşlandıkça, ilerledikçe, gencleseceksin. "Her varlık ancak kendi benzerini yaratabilir," diyen, zırh sandığı giysilerinin içinde bütün muktedirleri öldürmüş olan "Uzay Don Kisot'unuz" bütün yeldegirmenlerini çalıştırdı, hayat yeniden öğütüldü, bütün aşklar yeniden yazıldı. Savaşlardan evine çolak dönen Cervantes'i yeniden yarattı. Bak kızım, sayende parmaklarim, kesik, sol elim yeniden bir bebek eli gibi büyümeye başladı. Benim evim, gezegenim yok. Hep herkesin dışındayım. Seyisim, Sancho Panza'm beni her akşam Kocayol'daki Üçgen Kahve'de bekliyor. Ona çil çil renkli bilyeler götürüyorum. Lafın gelişi, bilye dediysem, gerçekte onlar gezegen. Bilyelere hapsettim gidip görüp gezdigim gezegenleri. Sancho Panzo artık, " Ne düştü ne kırıldı? " diye sormuyor. Akşama ben gelene kadar bilyelerimle oynuyor. Çak! Çak!Çak! " Sana da birkaç tane vereyim mi?" diye soruyorum çak çak kızlarin bacaklarını okşarken. Elim bacakların derinliğine inerken parmaklarımı etlerine sıkıştırıp yüzüme gözlerindeki yasak işaretiyle bakıyorlar. (...)
Sayfa 38 - MetinlerarasıKitabı okudu
Sidikli Ayşe
(...) Komşularımdan emekli matematik öğretmeni Muammer Melek yanımıza geliyor, akıllı masanın elçisi sandalyeye oturuyor, elinde kağıt kalem. "Hayat, karanlıkta eğri büğrü yazılan mesajdır hocam," diye okuduğum kitapların birinden ezberimdeki cümleyi söylüyorum. Manasız bir dünyada manali olmaya özeniyorum. "Ne başarılı adam!" diyemediler, " Ne manalı adam!" desinler. Matematik öğretmeni de isinamamis, üşüyor, titriyor. Az önce iskambil oyununun sayılarını yazdığı kağıda bir nehir çiziyor, sol tarafa bir ev konduruyor, nehrin sağ tarafını boş birakiyor. Evden nehre titreyerek iki ayri titrek yol uzatıyor. Birine 9 dk 4 km, diğerine 6 dk 3 km yazıyor. Hikayemi sözlu anlatiyor. Bisikletli Ayşe'nin ücgen kafasini örgülü atkuyruğuyla, beyaz kelebek kurdelayla süslüyor. Sağ köşeye üç rakam yazıyor: 15, 7, 60. Sonuç: Saatte 28 km hız yapıyor. Sen benim hikayeme gülüyorsun. Alaycı, küçümseyicisin. Ayşe de gülüyor mu, göremiyorum. 28. km'de birileri ölmüş olmalı. Dışarıya sigara içmeye çıkıyor hoca. Sen ve ben birbirimize benziyoruz, birbirimize bakıyor, "Sidikli Ayşe" diyoruz. (...)
Sayfa 37 - MetinlerarasıKitabı okudu
* Hay'dan
(...) Gün boyu AVM'nin büyük bir mağazasında satış elemanı olarak çalışıyordum.Gün ışığı görmüyordum.Karanlikta yaşamaya yatkinlasmistim. Açık havadan, günün aydınlığından kaçıp, satın alınacak nesnelere sığınanlara, malın onları değiştirip onlardan daha uzun ömürlü olacak ruhundan konuşuyordum. Dünyayı tasarlamak zordu ama cüzdanlarını
Sayfa 36 - MetinlerarasıKitabı okudu
Verdonisi'den
(...) Paramı Burgonya şarabı içerek harcadım. Acılarım ruhanileşti, kederlerim sevince dönüşen umut taşıdı, affettiğim şeylerle ruhum arındı. Kendimle tatlı bir sohbete dalıyordum. Günbatımında hala hayatta olmaktı esas mutluluk. Bazen bordo şaraplarını şeçiyor, hafif müzik eşliğinde içimdeki manzaraları seyrediyordum. Gerçeğin doğasında bulunan saldırganlıktan kurtulmuştum. Hafiflemiş gibiydim. Vasatımla anlaşabileceğimi anlamıştım. Küçük yeteneklerimden keyif alabilirdim. Rakı sofrası davetlerini kabul etmiyor, ölüm gerçeğini şölen kültürüyle bastırıyordum. Toplumsal yozlaşma dışımda kalmıştı. Şarap sayesinde dünya bana, ben dünyaya sessiz sessiz gülümsüyorduk. (...)
Sayfa 19 - MetinlerarasıKitabı okudu
Reklam
25 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.