"Yıllar sonra okuduğum bir öyküde o park, ağaçlarına, bitkilerine, belirli bir banktan görünen manzarasına kadar harfi harfine tarif ediliyordu. Yazarın, sen gittikten sonra parkta yapayalnız kalan beni, dirseklerini dizine dayamış, başını iki eli arasına almış, hayal kurmanın çaresizliğini yaşayan bir kızcağızı anlattığına inanmıştım nedense. Bizimkine hiç benzemeyen, çok başka bir öyküydü yazdığı, ama olsun. Yazarların hangi görüntüden hangi ilhamı aldıklarını kim bilebilir?"
"Insan varacağı yerin adını bilse bile o an nerede olduğunu hiçbir zaman bilemiyor. Hem Mekandan hem zamandan kopuyorsun. Yolun yarısında geri dönmenin imkansızlığı ile hiçbir yere varamayabileceğin korkusunu aynı anda yaşıyorsun. Yabancılaşmanın ötesinde bir şey bu. Kendi kendini bilerek terk etmişliğin, kuşlar kadar özgür olmayan, üstelik pek de tekinsiz bir alete teslim olmuşluğun kopukluğu. Kopukluk... Yaşamın dışına kayış... Bir bilinmeze doğru uçtuğunun bilinci..."