Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Hayat Felsefesi yahud Yaşamak Sanatı

Kadir Mısıroğlu

Hayat Felsefesi yahud Yaşamak Sanatı Gönderileri

Hayat Felsefesi yahud Yaşamak Sanatı kitaplarını, Hayat Felsefesi yahud Yaşamak Sanatı sözleri ve alıntılarını, Hayat Felsefesi yahud Yaşamak Sanatı yazarlarını, Hayat Felsefesi yahud Yaşamak Sanatı yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Fıtrî temâyüllerin istikametinde kendini ormandaki ağaçlar misali fıtratının ve içinde yaşadığın cemiyetin müessirlerine gayri irâdî bir sûrette tâbî kılma!
Erkek çocuk doğuran bir kadının sütü, kız çocuk doğuran diğer bir kadının sütünden daha yoğun, binnetice ağırdır. Bu gerçeği, ilm-i ledün deryâsı Hazret-i Ali (kerremallâhu vecheh) biliyor olmalıymış ki, O’nunla ilgili şöyle bir vak’a anlatılır: Bulunmuş bir erkek çocuğa iki kadın sahip çıkmış ve çocuğun kendilerine âidiyetini iddiâ etmiş. Bu süretle doğan ihtilâfı halletmek üzere bunlar Hazret-i Ali ’ye müracaat etmişler. O, her iki kadının da kendi sütünden birer fincan dolusu getirmelerini emretmiştir. Sonra bunlardan birine bir boya katarak ikisini bir bardağa dökmüş. Boya karışmış olan sütün dibe çökmesiyle erkek çocuğun o sütün sâhibesi olan kadına verilmesine hükmetmiştir. Sorulduğunda da erkek çocuk doğuran kadının sütünün daha ağır olacağını, bu sûretle boya karıştırılmış sütün dibe çökmesiyle ortadaki sahipsiz çocuğun o sütün sâhibesi olan kadına âidiyetine hükmettiğini bildirmiştir.
Sayfa 25
Reklam
Etrafınıza gerçek bir mürebbi bulmak dikkat ve basireti ile bakınız!.. Bir kere bulunca da bir daha kaybetmemek ve azâmi istifâdeyi sağlamak için elden gelen her federkarlığa katlanınız!.. Unutmayınız ki,"dost kalmak,dost olmaktan zordur!.."
Aklen mâlül olan suçluya ceza verilmez. Böyle, olduğu hâlde rasyonalistler, bir kimsenin aklı, sâlim, yani her türlü hastalıktan berî olduğu hâlde neden kendisini suç işlemekten alıkoyamadığını izah edemezler. Halbuki suçluları akıl sıhhatine sahip kabul ederek cezalandırmak bile aklın kifâyetsizliğini fiilen kabul etmiş olmayı ifâde eden bir keyfiyettir.
Sayfa 14
Ameli Tavsiye: Dînî meseleleri, inandığı ve bunun neticesi olarak icra ettiği fiillerin doğruluğunu tayin edecek derecede, yani muhtasar bir sûrette elde etmeyi Allah bütün kullarına farz-ı ayn kılmıştır. Bundan dolayı evveliyetle sağlam bir "akaid" ve "ilmihal bilgisi"ne sahip olunmalıdır. Buna ilâveten lisan ve yazı itibariyle "Osmanlıca" öğrenmek de hayati bir zarûrettir. Bozuk Türkçeyle yazılmış kitapları boykot edip, asâletsiz, yabancı moda kelimeleri kullanmamak husûsunda bir hassasiyet ve dirâyet göstermek ise şahsiyetli olmanın belli başlı lâzımelerindendir. Böyle yapılmadığı takdirde fikri muhteva üzerine ârız olan zaaflardan kurtulmak imkânı yoktur.
Şu üç ilim dalında (Din, Tarih ve Edebiyat) imparatorluk seviyesinde elde edilmedikçe gençlerimize tarihin yüklediği büyük vazîfenin lâyıkıyla îfâsı -âdeta- imkânsızdır. "Din", neyin dâvâ edileceğini doğru bir şekilde tâyin edebilmek; "Tarih" dâvâ edilenin haklı ve mukni esbâb-ı mûcibelerle te'yidi ve îzâhını sağlayabilmek, "Edebiyat" ise bunları güzel ve müessir bir şekilde ortaya koyabilmek şansını verdiğinden bu ilimler vasıflı bir hayat geçirmek isteyen gençlere damarlarındaki kan derecesinde elzemdir.
Reklam
Aslında insanların hepsi cahildir. Alim, mutlak mânâsıyla ancak Cenâb-ı Hak'tır. Bunun mânâsı bir insanın cehli azalttığı nisbette üstün bir hayat yaşamaya muktedir olabileceği gerçeğidir. Öğrenilmesi lazım gelen ilk gerçek; Kâinat'ın, âlim, kaadir, müdebbir ve müteâl olan yaratıcısını tanımaktır. Bu sebepledir ki, eskiler "ilmin efdali (en faziletlisi) mârifetullahtır" demişlerdir.
Tabiatla haşır neşir olmaksa fitri bir ihtiyaçtır. Zira tabiat kudret-i ilahiyyenin nakışlarıyla doludur. Onu müdekkik bir nazarla incelemek insanoğluna "tahkîkî iman"a yükselme şansı verir..
Cenâb-ı Hak, erkeğe haricî hayat mücadelesini, kadına ise ev dâhilindeki işleri ve evlât yetiştirmeyi takdir buyurduğundan erkeğin vücüdunu, kadının ise his dünyasını kuvvetli kılmıştır. Beşerî plânlamada bu ilâhî tâyine riâyet etmemenin neticesinin nasıl bir hüsran olduğunu görmek için etrafımıza şöyle bir nazar etmemiz kâfidir
Önce kısaca şunu söyleyelim ki, İslâm'ı dâvâ halinde yaşamak mevkiinde bulunan vasıflı bir gencin sadece "ilmin efdali olan mârifetullâh"a vakıf olması yetmez. Bununla birlikte din ve dünya hakkında yüklendiği vazîfeyi lâyıkıyla îfâya medâr olacak derecede ilâhiyât, dil ,edebiyat ve tarih bilgisine de sahip olmalıdır. Bu demektir ki, vasıflı bir hayat yaşamak için gerekli olan hususlardan biri de "ilmî kifayet"tir..
Reklam
Kainat'taki bütün hakikatlerin kelâm sûretindeki zuhûru Kur'ân'dır. Bu ölçüyle bakıldığında insan, bir canlı Kur'ân; Kur'ân ise, insanın tefsirinden ibarettir. Kur'an'ın tafsil ve tefsiri ise bütün bir Kainât'tır.
Bir mevzûda ihtiyaçlar had safhaya ulaşır da, bunlar gerçek vâsıtalar ile karşılanamaz ise -tabiî bir sûrette- ikaame kaanunları cereyân etmeye başlar. (Sayfa 19) -Bu yönden cemiyetimiz öylesine bir başıboşluk içindedir ki, düne kadar tam îslâm’ ın karşısında bulunan bir kimse, artık hidâyete erdiğini iddia ederek aramıza gelse, onun samimiyetini kontrol için en küçük bir tecrübe devresine ihtiyaç hissedilmeden hemen mürebbî tavrı almasına bile zemin alabildiğine müsâiddir.
Filhakika her zaman ve mekânda bir çok mürebbîler dâima mevcûd olagelmiştir. Bir kere Cenâb-ı Hak “Rabb” ism-i şerifiyle de tesbit ve ifade edilmiş olduğu üzere, en büyük mürebbîdir.
"Gençliğe" mâl olmayan veya gençliği teşekkül ettirilemeyen dâvâlar, yakın bir gelecekte ortadan kalkmaya mahkûmdurlar.
Hakîkaten genç adam, tâbir caizse bir nevî yoğrulmuş yaş beton gibidir. Hangi kalıba sokulursa onun şekline göre donup şekillenir. Bu demektir ki, hayatı yönlendirmekte en ehemmiyetli safha gençliktir.
954 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.