Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Hayat ve Hatıratım (4 Cilt Takım)

Rıza Nur

Sayfa Sayısına Göre Hayat ve Hatıratım (4 Cilt Takım) Sözleri ve Alıntıları

Sayfa Sayısına Göre Hayat ve Hatıratım (4 Cilt Takım) sözleri ve alıntılarını, sayfa sayısına göre Hayat ve Hatıratım (4 Cilt Takım) kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bu eserimde ki itiraflarımla bazı fırsat arayanlar bazı kusurlarımı ele alıp beni kötülemeye çalışacaklardır. Şimdiden derim ki benim gibi iyilik ve kötülüklerini böyle yazabilecek kaç babayiğit vardır? Yazmasam kimse bilemezdi buna rağmen saklamadım. Yine bu eserde adları geçenleri ben öldükten sonra müdafaa edecekler olacaktır; veya hayatta kalanlar bizzat müdafaaya kalkacaklardır. Biz bu zatlara bir düşmanlık beslemiş degiliz. Bundan bir kârımız da yoktur. Hatta kusurlarını yazarken iyiliklerini de yazdık Hayatta olsaydık cevaplarını verirdik fakat toprak altından üstüne ses yetişmez Takdir böyle... Ölenlerin ağzını toprak doldurur
Çocukluğundaki Sinop ile bugünkü Sinop arasındaki ahlaki farka dair:
Ahalisi iyi insanlardır. Çocukluğumda bir hırsızlık, bir fuhuş işitilmezdi. Geceleri erkekler kahvehanelere, kadınlar birbirine misafirliğe giderlerdi. Her kapının bir ipi vardı. Gidenler, gelince ipi çekip girerlerdi. Yahut bazısı kapısını kilitlerdi; lâkin anahtarı eşiğe bırakırdı. Sebebi kocaları kendilerinden evvel gelirse beklemeyip içeri girsin diye idi. Evde kimse yok iken birinin gelip ipi çekerek veya anahtarı alıp kapıyı açarak girip hırsızlık ettiği işitilmemiştir. Sinop’ta fahişe nedir bilinmezdi. Böyle bir asayiş ve namus vardı. Bu, hükümetin işi değil, halkın ahlâkı sayesinde idi. Fakat bugün bunlar da hayal olmuştur. Hırsızlık, fuhuş vak’aları olup durmaktadır.
Sayfa 62 - Altındağ Yayınevi, 1967), c. 1.Kitabı okuyor
Reklam
Ara sıra da on on beş çocuk toplanıp ceplerimize taş doldurur, Hristiyan mahallesinde gevur taşlamaya giderdik.
Sayfa 69
Rüştiyede sınıfı falakadan geçiren hocasına karşı çıkmasına dair:
Bir gün başmuallim kızdı, sınıfta yirmi kişi idik. Hepimizi falakaya takıp döğmek istedi. Bir uçtan başladı, doğdü. Sırtüstü yatırıyor, ayaklarını kaldırtıp falakaya geçiriyor. Ayaklar değnekte sabit kalıyor. Birer ucundan birer adam tutuyor. Ayaklar çıplak. Hoca koca bir kızılcık değneği ile alabildiğine tabanlara vuruyor. Dayak yiyen yürüyemiyor. Taban şişiyor. Bazen kanıyor. Bana sıra geldi. «Yat sen!..» dedi. Yatmadım ve «Ben hayvan değilim ki dayak yiyeyim» dedim. Zorla döğmek istedi. Kitaplarımı atıp mektepten çıkıp gittim. Üç-dört gün mektebe gitmedim. Babam sordu, anlattım. Hiç bir şey demedi. Birkaç gün sonra babam: «Haydi, seni mektebe götüreceğim» dedi. Ben, «kızıp mektebi kendim terk ettim. Gidemem» dedim. Babam: «Hayır! Sana ağır gelecek bir şey yok. Çünkü seni hoca kendi istiyor» dedi. Ve götürüp beni hocaya teslim etti. Babam sertliğine rağmen demek beni izzeti nefisli yaşatmak ve böyle bir terbiye usulünü de biliyormuş. Hoca kendisine: «Bu çocuk çok zekidir. İlerde büyük adam olur, yazıktır. Tahsilden kalmasın. Getir.» demişmiş. Eve döndüğüm vakit nasihatler ederek, bunu söyledi. Mektebe götürdü. Hoca bana hüsn-ü muamele etti.
Sayfa 70 - (İstanbul: Altındağ Yayınevi, 1967), c. 1.Kitabı okuyor
Battal Gazilere düştüğüm zaman bunları okudukça bende yiğitliğe, kahramanlığa, mertliğe büyük bir aşk uyandı. Bir kılıç çalışta bin kafiri kestiği gibi cümleleri okurken heyecanla sıçradım. Ben de böyle yapabilsem derdim. Bir kılıç çalışta bin kafir kesmek isterdim.
Sayfa 73
Yine yirmi yıl evveline kadar Sinop'ta kadın çarşıdan geçemezdi.
Sayfa 75
Reklam
:D
Rüştiyenin son sınıfına geçerken sınav olduk. On kitap mükafat kazandım. Kreple sarılı kurdele ile bağlı bu kitapları alıp eve geldim. Açtım. Bu matbu kitaplardan bir tanesinin adı "Mürşidül Müteehhillin" idi. Bundan bir şey anlamadım. Lügatı karıştırarak yarı anlar gibi oldum. Münderacatına baktım. Bir yerde erkeğin kadını yapmak için zekerini eline alıp evvela oğuşturması, kadının fercine bakmaması, bakarsa doğacak çocuğun kör olacağı sonra zekeri ferce sokması, meni gelirken erkeğin altta olmayıp mutlaka üstte bulunması ve emsali şeyler yazılı idi. Bu vakte kadar böyle şeyler işitmemiş, hiç bilmiyordum. Bu sözler beni pek ziyade alakadar etti; sebebini anlayamıyordum ... Kamus ile ve pek güçlükle çalıştım anladım. Bu kitap gözümü açtı. İkide bir okudum durdum. İşte benim şehvete dair aldığım ilk malumat budur. Bize bu kitapları mükafat diye veren adamlar ne düşüncesiz adamlar, ne zavallı kafalar imiş.
Sayfa 77
Puştluğa dair malumat:
Puşt bizim milletçe hakirdir. Hakikaten bence de puşt olan bir erkekten hayır yoktur. Numuneler gördük. Bunlar kadın gibi oluyorlar; bunlarda mertlik, erkeklik, istiklâl kalmıyor; emre, himayeye muhtaç ve muti oluyorlar. Her fenalığı yapmakta mahzur görmüyorlar. Hayatımızda böylelerini daima ahlâksız, meziyetsiz gördük. İstisnaları varsa da pek azdır. Babür Şah da hatıratında bir vaka zikredip zabitlerinden biri için diyor ki: «Puştlar kahraman olmaz. Ancak... puşt idi; fakat puştluk kahramanlığına nasılsa zarar vermemiştir.» Türk Hey’et'i Îçtimaiyesi bu fenalığı ıslâh edecek yolları aramalıdır.
Sayfa 85 - (İstanbul: Altındağ Yayınevi, 1967), c. 1.Kitabı okuyor
Herkes en büyük kötülüğü dostundan, hatta kardeşinden görmektedir.
Sayfa 86
Gönlümde Türklük her şeyin üstündedir.
Sayfa 91
138 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.