Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Nazım Hikmet

Hece Dergisi - Sayı 121 (Ocak 2007 Özel Sayı 13)

Hece Dergisi

En Eski Hece Dergisi - Sayı 121 (Ocak 2007 Özel Sayı 13) Sözleri ve Alıntıları

En Eski Hece Dergisi - Sayı 121 (Ocak 2007 Özel Sayı 13) sözleri ve alıntılarını, en eski Hece Dergisi - Sayı 121 (Ocak 2007 Özel Sayı 13) kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
'Yazılarım otuz kırk dilde basılır Türkiye'mde Türkçemle yasak' Nazım Hikmet
Nazım'ın dilinden
ondördümden beri şairlik ederim kimi insan otların kimi insan balıkların çeşidini bilir ben ayrılıkların. kimi insan czbere sayar yıldızların adını ben hasretlerin.
Reklam
Nazım
sevdiğim kadınları deli gibi kıskandım şu kadarcık haset etmedim Şarlo'ya bile aldattım kadınlarımı konuşmadım arkasından dostlarımın içtim ama akşamcı olmadım hep alnımın teriyle çıkardım ekmek paramı ne mutlu bana...
Nazım Hikmet, bahriyeli olmak ister fakat, sağlık problemlerinden dolayı do­nanmayla ilişiği kesilir.
Nazım'ın ailesi
Dedesi Mehmed Nazım Paşa'dır. Mersin, Kayseri, Diyarbakır, Halep, Konya, Si­vas ve Selanik valiliği yapmış bir Mevlevi'dir. Babası Hikmet Bey, İttihat ve Terakki iktidarında Matbuat Müdürlüğü ve Haburg Başşehbenderliği yapmıştır. Annesinin büyük babası Mustafa CeHileddin Paşa, Gagavuzlara mensup Borjens­ki soyadlı Polonyalı bir Türkolog, mühendis ve topograftır. İstanbul'a gelerek müs­lüman olmuş ve Ömer Paşa'nın kızı Saffet Hanım'la evlenmiştir. Annesinin babası Enver Paşa dilbilimcidir. Önemli görevlerle Hindistan, Çin ve Japonya'da bulunmuş, Tiesalya'da Golos kumandanlığı yapmış, son zamanlarında da özel bir lise açarak eğitimle uğraşmıştır. Annesi Celile Hanım ressamdır. Dayısı Mehmet Ali ressam ve şairdir; çocuk yaşta gönüllü olarak Balkan Har­bi'ne katılmış ve Çanakkale'de şehit düşmüştür. Berlin Kongresi'nde Osmanlı Devleti'nin murahhaslığını yapmış olan Müşir Mehmet Ali Paşa da Nazım'ın anneanne tarafından büyük dedesidir. Anne soyundan diğer büyük babası da Mısır ordusunun isyanına karşı kumandanıık eden Dağıstanlı Hafız Paşa'dır. Ali Fuat Cebesoy, annesinin teyzesinin oğlu, Mehmet Ali Aybar, annesinin tey­zesinin torunu, Samih Rifat da eniştesidir.
Nazım, geçit resmi başlayınca Mustafa Kemal'in ih­tişam içinde balkona çıkıp, tek adam olarak boy göstermesini antidemokratik bulur.
Reklam
...Bu nedenle Nazım'ın Türkiye'deki koğuşturma, tutuklama, yargılama ve mahkumiyetlerini edebi bir romantizmle değerlendirmek yerine, onları örgütsel bir siyasi ça­banın reel sonuçları olarak görmek ve TKP'nin Türkiye'ye yönelik stratejisinin eleştirisiyle birlikte ele almak gerekir. Çünkü Nazım, hapishane hayatında bile bir TKP'li gibi inanmış, davranmış ve yaşamıştır. A. Faik Bercavi, buna ilişkin ilginç gözlemle­rinden birini "Nazım'la 1933-1938 Yılları" adlı kitabında şu cümlelerle vermiştir: "Nazım ve arkadaşlarına -hepsi otuz dört kişiydiler- hapishanenin batı kanadının son katı verilmişti. (...) Nazım'la arkadaşları küçük bir 'Communaute' halinde yaşı­yorlardı. Gelirin büyük parçasını Nazım'ın kitaplarından ve dostlarından gelen para teşkil ediyordu.(...) Avludan koğuşlara dönüldüğünde tarih ve dil derslerine başla­nırdı.(...) Dersin süresi bir saatti. Fakat her dersten sonra bir ihtilal şarkısı söylemek, gelenek haline gelmişti. Bu şarkıların çoğu Bulgar ve Sovyetler Birliği ihtilal şarkı­larından, Nazım ve Nail tarafından adapte edilmişti. 'Jandarma', 'Volga Mahkumla­ rı' şarkıları gibi. (...) Saat on beşte tekrar derslere başlamışlardı: Tarihi maddecilik, diyalektik. Türk Kurtuluş Savaşı Tarihi, Türkiye'de işçi hareketleri, sendikacılık ve­saire. Bu derslerin çoğunu Nazım'la Nail verirlerdi. Galib ve Tornacı Ahmet, onlara asistanlık yapardı."
Dil, Nazım'ın en zayıf tarafıydı.Türkçe dünya dillerinin en güzellerinden biriydi, ona dokunmak, onu bozmaya kalkmak affedilmez bir günahtı.(...)
Nazım'ın çok sevdiği ülke ve kentlerden biri Polonya ve Varşova'dır. Buraya yaptığı ziyaretlerde çok iyi karşılanmış, sıcak bir ilgi görmüştür. Annesinin büyük ba­bası Mustafa Celilleddin Paşa'nın Gagavuzlara mensup Borjenski soyadlı bir Polon­yalı oluşu da Nazım'ın burayla duygusal bir bağ kurmasını kolaylaştırmıştır. Bu bağ ve karşılıklı samimi ilişkiler, sosyalist vatandaşlık kimliğine sahip olmayan Nazım'a dedesinin soyadıyla Polonya pasaportunun verilmesi sonucunu doğurmuştur. Deyim yerindeyse, Polonya'da, kendisinin Sovyetlere olan (saklı) muhalefetinden de izler bulan Nazım, Varşova'yı, onu yeniden inşa etmeye çalışan gururlu in­sanlarıyla daha çok sevmiştir.
Mahkumiyetten kurtulmak için Ağustos 1938'de Atatürk'e yazdığı mektup dışın­da Komünizm inancına gölge düşürecek bir tutumuna rastlanılmayan Nazım Hik­met'in Kemalizm'i Komünist devrim için atılması gerekli bir ilk adım olarak değer­lendirdiği, TKP'ye ve Sosyalist yönetimlere ilişkin, hesaplı yaşama ve konuşma zo­runluluğu nedeniyle gerçek düşünce ve intibalarını açıklayamadığı görülmektedir.
Reklam
Siyahlarla beyazların yapay kavgasına, efendi taslaklarının köşe kapmacasına dekor yapılmaktan kurtulabilmiş şairlerimiz, sanatçılarımız, düşünürlerimiz var mı sanki?
Türki­ye'de sol kültür Nazım Hikmet'i bayraklaştırdı ve sanayileştirdi.
Yıllarca Nazım Hikmet'i vatan hainliği ithamının azgın pençeleriyle boğuş­maya terk edenler artık O'nun şiirleriyle kendi sevgilerini bileylemek, kendi düşleri­ni rafineleştirmek için çaba harcıyordu.
Ahh Nazım...
Bir sevda şiirini, ama sahici bir sevda şiirini, bir kavga şiiri kadar seviyor ve sayıyorum.
YKY'nin şairin bütün yapıtlarını özenli bir baskı ile piyasaya sunması (2002), yayın haklarının üvey oğlu Memet Fuat'ın etkin olduğu Adam yayınlarından -sansürsüz ve en az hatalı basımlar bu yayınevine aittir- YKY'ye ve 2006'da Koç grubuna geçmesi, kimi şiirlerin sağ si­yasetçilerce alıntılanıp meşrulaştırılması, Kemalistlerin Kuvayi Milliye Destanı'nın oyunlaştırılmış biçimine sahip çıkmaları vb. örnekler, yapıtların algılanış sorunu açı­sından önem taşıyan verilerdir.
251 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.