Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Destanlaşan Kadın Kahraman

Huban Arığ

Timur Davletov

Huban Arığ Gönderileri

Huban Arığ kitaplarını, Huban Arığ sözleri ve alıntılarını, Huban Arığ yazarlarını, Huban Arığ yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Az mı uz mu olduğu anlaşılmayan bir yolculuktan sonra aralıklı bir dağ sırtına çıkıp atlarını durdurdular. Gökle yerin çarpıştığı yere geri gelmişlerdi.
Sayfa 193 - YurtKitabı okudu
Dört alp dört atı yan yana getirdiler, atı aşanın övünmemesi için anlaşarak atlarını kamçıladılar. Atlar yaydan atılan birer ok gibi hızlandı, ayakları altındaki kara toprak değirmen gibi çekilmeye, beşik gibi sallanmaya başladı. Asla sallanmaz yüksek dağ sırtları bile yelin vurduğu birer ağaç gibi sallandı. Asla kıpırdamaz katı kayalar bile kasırganın vurduğu ağaç gibi kıpırdadı. Kara uzaydaki kara bulut kara yere düşmek suretiyle vuruldu. Kara toprağın kara balçığı kara uzaya dek çıktı.
Sayfa 190 - YurtKitabı okudu
Reklam
Huban Arığ ak karlı dağ doruğunun içine girerek alp kişi Hirotay Mirgen'in kırk ayaklı demir bir yatakta horlayarak uyuduğunu gördü. Güçlü horlamasından dolayı kara yer bile sallanmakta, kara uzay bile titremekteydi. Ağzını açıp havayı içine çektiğinde, Huban Arığ kendine hakim olamayarak solukla birlikte ona doğru gidiyor, dev alp yiğidin ağzına kadar gelip duruyordu. Bu alp kişi soluğu geri verdiğinde ise solukla birlikte alp kızımız Huban Arığ evin kapısından dışarı uçuyordu.
Sayfa 185 - YurtKitabı okudu
Ulu yel, ulu kasırga bozkır, orman ve dağlarda gezinerek oynaştı. Ulu gürleme, ulu gürültüye dönüştü. Çağrılan yağmurun etkisiyle ulu dağlar uludu, ulu sular şırıldadı. Üç günün ardından, gökyüzünde yeniden ulu ayas duruverdi, büyük sıcak başladı.
Sayfa 183 - YurtKitabı okudu
Aralık bir yere çıkıp atlarını durdurdular. Baktıkları yönde kara yer kazılmış ve içinden kara balçığı çıkarılmış, toz toprak birbirine karışmıştı. Yeşil ot koparılırcasına tepilmiş, en verimli toprağın gevrek balçığı çıkarılmıştı. Ulu gürültü yayılıyor, yatan ağaç yatay, duran ağaç dikey kırılıyordu. Ayın gözü ağararak ölüyordu, güneşin gözü ise göğererek ölüyordu. Ağaçların kurumuş ve güçsüz kalan yaprakları esen sert yelle sevişir gibi dallarından kopuyordu, tos evler ise kişi saçından bin kat ince ve keskin kılıcın darbesine dayanamadan yarılan ince kağıt gibi yırtılıyordu.
Sayfa 182 - YurtKitabı okudu
Dağ dorukları ulamakta, tal ağaçlar sallanmaktaydı. Kır başları uğulduyordu. Yıldırım gibi koşan alp yiğit atların ön ayaklarının değdiği yerde ak duman yayılıyordu, arka ayaklarının değdiği yerde ise gök duman yayılıyordu.
Sayfa 181 - YurtKitabı okudu
Reklam
Üzerinde yaşadığımız dünyanın damarlarını ilk kez oluşturduğu, büyük ağaçlarını köklerini toğrağın derinliklerine doğru uzattığı, yüksek dağlarda demirin ilk kez işlenmeye başladığı zamanlardı. Dağlarda karla kaplı ve erimeyen dorukların alışması, ak denizlerin akmaya başlaması, ak dumanların ayın gözlerini bile kaplayacak biçimde dünyanın dört bir yanına doğru yayılması, güneşin yeryüzünü ısıtarak aydınlatmaya, ayın geceleri gümüşi ışıklara boğmaya başlaması işte bu zamanlara denk gelmişti. O uzak günlerde insanlar burunlarıyla nefes almaya, ayağa kalkıp yürümeye başlamış, ilk toplumlar ortaya çıkmıştı. Güneş yoğun sis perdesi gibi dünyayı örten bulutların arkasından insanlara gülümsediğinde kalın buz yığınları erimeye, bu buzların altından ırmaklar akmaya başlamıştı.
Sayfa 5 - YurtKitabı okudu
Yaşın uzak, yaratanın yüksek olsun, Yolun açık, yaşamın mutlu olsun. Önünde ay ışınlasın, Arkanda güneş parıldasın. Bitmemek üzere canlı ol, Aşınmamak üzere yurtlu ol. Dökülmemek üzere kanlı ol, Bitmemek, düşmemek üzere yurtlu ol.
Sayfa 142 - YurtKitabı okudu
Ve Huban Arığ Kara Hatun'a doğru altıldı. Önüne çıkan sayısız yiğidin canını aldı, kanlarıyla toprağı suladı. Her yanda taze ot gibi kesilerek düşen canların arasından ilerleyen Huban Arığ alp kişi, büyük savaşın içinden geçerek, Kara Hatun'a ulaştı. Çelik kılıcını kara uzaya kadar kaldırarak alp kişi Kara Hatun'a yıldırım hızıyla indirdi. Göğün dibi soludu, yerin ucu keildi. Alp Kara Hatun'un kara başı kesilip, kara yere düştü, dağ gibi başsız vücudu ise kara toprağa yığıldı. Kumu kemiği alevli ateşle tutuştu, yanmaya başladı.
Sayfa 115 - YurtKitabı okudu
Kağanım, beyim, Kara Han, yer-toprağın üstünde sana yeterince yardım edemedim, senden, halkımdan, ülkemden, bu dünyadan ayrıldım. Arı gücüm bu kanlı savaşta tükendi, ulu gücüm bu ölesiye şiddetli savaşta çarpışmaya yetmedi. Doğadan, sevdiğim ak çayırlarımdan, dorukları ak karla kaplı dağlardan, üzerlerindeki yemyeşil çayırlarından, engin genişlikteki yaylalardan ayrıldım. Kemiğimi, yabancı ülkelerde bırakmayın, ana yurduma ulaştırın, yurdunu düşmana karşı savunan savaşçıya yakışır bir biçimde toprak anaya geri verin ki yüce yurdumuzu düşmanlara karşı savunurken ölenlere eklenip Ak Üzütün ülkesinde rahat ve huzur içinde bir hayat yaşayayım.
Sayfa 111 - YurtKitabı okudu
29 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.