Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Atsız’ın Yeğeni, Türkeş’in Yoldaşı, Demirel’in “Kardeşi” - Ünal Yaltırık ile Nehir Söyleşi

Hükümet Kuran Bürokrat

Ozan Pekgöz

Hükümet Kuran Bürokrat Sözleri ve Alıntıları

Hükümet Kuran Bürokrat sözleri ve alıntılarını, Hükümet Kuran Bürokrat kitap alıntılarını, Hükümet Kuran Bürokrat en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Sene 1944 tabii... 44 hadiseleri... Eniştem zaten içeride. Peki siz ne yaptınız? Apar topar, ağlaşarak yaktık... Eniştem çok güzel mektuplar yazardı. Her mektuba da karikatür yapardı. Mesela, eniştem hapse girmeden evvel, sofra hazırlanmış, balıklar kızartılmış, biz hepimiz - ben, daha ufağım, evin büyükleri, hepsi- radyo başında İkinci Dünya Savaşı'nda olup bitenleri dinlerken, üçüncü kardeşimiz, erkek kardeşimiz sofraya oturmuş, ne kadar balık varsa hepsini yemiş. Haberlerden sonra hepimiz bir baktık ki, ortada balık malık kalmamış. Çok gülmüştük. Eniştem hep mektuplarına tabakta balık resmi yapardı... Onları falan hepsini yaktık... Taştı, yerler taştı. Ev sahiplerinin de öğrenmesini istemiyoruz. Polisler gelecek, bilmem ne yapacaklar, ne söyleyeceğiz diye düşünüyorlar o zaman. Yaktık... Yani; şakır şakır yaktık, bütün onlar yakıldı. Mektuplarını da mı yaktınız? Hepsini, ne var ne yoksa. Çok şeyi vardı eniştemin. Eniştem mektup yazmayı severdi. Üstelik dediğim gibi hep karikatürle bir şey yapardı, ilaveler yapardı. Ertesi gün hakikaten polisler geldi. Sekiz on polis. Annem ağlar, babam sinirli... Amcam... Amcam da bulundu. Onu teskin etmeye çalışır. Babam sinirli, amcam sakin. Geldiler, aramadık yer bırakmadılar, her tarafı aradılar. Ondan sonra bir zabıt tuttular. Tabii ben bunları anlatırken o gün gördüklerime göre söylemiyorum. Ben o zamanlar çok küçüğüm. Bilemiyorum, zabıt nedir bilmiyorum. Ama anlatılanlar oluyor tabii sonradan. Konu komşuya anlatıyoruz... Ve hiç unutmuyorum.
CHP ve DP düşman kardeşti ama DP'nin iktidara geleceğine pek ihtimal verilmiyordu. O yüzden seçim öncesi o renkler, tavırlar belli edilmedi. Benim babamsa başından beri büyük bir Demokrat Partiliydi ve devlet dairesinde memur haliyle açık açık konuşur ve beklentilerini dile getirirdi. Demokrat Parti'nin borazanlığını yapardı. Sebebi de malumunuz, enişteme ve bize yapılanlar.
Reklam
Zaten babam ile eniştem öyle fazla görüşmezlerdi. Yüz yüze görüşme yoktu aralarında. Babam Anadolu'da. Biz giderdik tatillerde falan yani... Yoksa eniştem de öyle kalkıp gelmezdi... Mesela Mehmet Kaplan eniştem ta Bayburt'a bizi ziyarete gelmişti Behice teyzemle beraber. Ama Nihâl eniştemi ziyarete hep biz giderdik.
Erzincan Depremi:
Babamı hayatta iki defa ağlarken gördüm. Birisi 10 Kasım'da, Atatürk'ün Ölümünde, sofrada... Annemle babam radyo dinliyordu... Tabii o zamanlar ben küçüğüm, altı yaşındayım. Çılgınlar gibi ağladıklarını gördüm. İkinci ağlayışları da Erzincan zelzelesi olduğu zaman, 39 zelzelesinde... Feci bir zelzeleydi, Amasya'da da çok hissedilmişti. Amasya'da oturduğumuz kiralık ev Ermeni mahallesindeydi. Bahçemiz büyüktü. Bütün komşuların halıları, kilimleri, yatakları, yorganları, yastıklarıyla çadırlar kuruldu ve bizim orası zelzele [toplanma] bölgesi oldu.
- Peki, evde kütüphane var mıydı? - Vardı, tabii. Annem vefat ettiği zaman annemin kitaplarını verecek yer bulamadık. Düşünün... Annem roman alırdı dışarıdan parayla. Babam da anneme "Ya bunlara para veriyorsun!" diye söylenirdi. Yani babam, başka türlü bir insandı. Ama “Alma!" demezdi, "Okuma!" da demezdi... "Bunlara giden paralar” falan işte...
...Biz Bitlis'te fabrikayı kurduk. Özal başbakan. Açılışa muazzam bir kafileyle geliyor. Ben de o kafiledeyim. Arka arabalarda... Oranın avukatlarından birkaç kişi baktım, kahvede yanıma geldiler. Dediler ki; “Sen Nihâl Atsız'ın yeğeniymişsin. Burada öyle Nihâl Atsız falan geçmez. Açılışta sen konuşmayacaksın...” ... Bir genel müdür olarak beni konuşturmadılar. Düşmanlıktan. Bu dediğim o kadar uzakta değil. 80'lerde...
Reklam
Resim, son derece karizmatik bir portre olmasının ötesinde de bir anlam taşıyor. Bir günümüzün Sağcı tiplerine bakın bir de kapaktaki portreye; Türk Sağı’nın nereden nereye geldiğini de göreceksiniz.
Enişteniz Nihal Atsız ile ortaokuldayken de bir araya gelmiş miydiniz? Son sınıfta Halis Asarkaya beni coğrafyadan ikmale bırakmıştı. Ortaokulda coğrafyadan ikmale kalınır mı? Bu Alevilik meselesiyle mi alakalı? Atsız'ın yeğeni olduğum için mi? Ona gıcık olduğu için mi? Bilemiyorum. Oysa ki, sevdiğimiz bir hocamızdı. Onun üzerine babamın tayini de Kastamonu’ya çıkınca, hem yaz tatilini İstanbul'da geçirmek hem de teyzem beni çalıştırır düşüncesiyle ilk defa o zaman gittim. Eniştem ile esas tanışmam budur.
Tokat güzeldir :)
Tokat nasıl bir şehirdi? Tokat, etrafı dağlarla çevrili bir şehir. Hayatımda gördüğüm en kötü Atatürk heykeli buradadır. Aman Allahım! Dönüp bakamazsınız. Bir atın üzerinde kocaman bir vücut, ufacık bir kafa.... Ne zaman dışarı çıksak söylemeden duramazdım. Babam kızardı: "Oğlum! Tamam, sus! Değiştirecekler." Geçenlerde sordum. "Hâlâ orada," dediler. Oraya birkaç yobaz göndermenin faydası dokunabilir.
Annem devamlı surette eski Türkçe kitaplar okurdu. Babam oralı olmazdı. Babamın hayatı basitti... Ziraat Müdürü oldu. Sinop Ziraat Müdürlüğü'nden emekli oldu. Babamın işi dağlarda, tepelerde, tarım arazisinde... Efendim işte; çekirge mücadelesi, süne mücadelesi, oradan oraya... Çok çile çekti babam. Karacadağ'da çok mücadele etti. Diyarbakır'dayken...
Reklam
Mülkiye, bir dönemin ünlü solcularını yetiştiren okul olarak bilinse de Ünal Yaltırık gibi Sağ'ın önemli isimlerini de yetiştirmiş Mülkiyeliler hep Türkiye'yi yönetmişler ve hem Sağ'ın hem de Sol'un kadrolarını, bürokratlarını oluşturmuşlar. Şimdilerde dinci sağcıların monşerler, elitler diye küçümsediği, aşağılamaya çalıştığı bir kesim bu. Ve görüyoruz ki Mülkiyelilerin tasfiyesi Türk devlet geleneğinde müthiş bir yozlaşma, düzeysizleşme yaratmış durumda.
- Doğumunuzu doktor mu yaptırmıştı? - Hayır, ebe... Köydeki ebeler yaptı. Geleneksel köylü ebeler... O zaman yol yok. Gidemiyorsunuz hiçbir yere. Hastane falan... Hatta odacının bir oğlu vardı, Mustafa isimli. Aynı gün doğduk onunla. Hatta o kadar susuzmuş ki Davutlar, benim yıkandığım suyla onu da yıkamışlar. Elektrik yok, bir şey yok. Davutlar o zamanlar İzmir'e bağlıymış. Şimdi Aydın'a bağlı.
Erdoğan'ın baş danışmanlarından İlnur Çevik? :D
İlhan ağabeyim meşhur İlnur Çevik'in babasıdır. Maalesef! Babası halamın oğlu, annesi amcamın kızı... Kendisi de eşşoğlueşşek!Ne çektim ondan! Bir yere giderken bana bırakırlardı. Üstüme ișerdi! Sınıf arkadaşlarım gıcıklık olsun diye İlknur'a tezahürat yapardı. “İ-şe! İ-şe!” 3-4 yaşındaydı. (...) İlnur'u yurt dışında okuttular. Çok iyi İngilizce bilir. Çok sonraları matbaa açtılar. Bizim Maya'yı bir iki sayı orada bastık. Fakat sonra beceremediler. Formaları ters bastılar. Rezalet oldu. İlnur beni çok sever ama malum ilişkilerinden ötürü kızgınımdır kendisine. Yıllar sonra ben Ataköy'deki Printemps mağazasının yönetim kurulu başkanı ve genel müdürü oldum. Bir gün İlhan ağabey telefon açıp “İlnur ile İstanbul'a geldik, seni de ziyaret edelim,” dedi. Kalktılar geldiler. İlnur bir reyon tutmak istiyormuş. Ama İlhan ağabeyin hiçbir şeyden haberi yok. "Ulan," dedim "İlhan ağabeyi niye buralara kadar yordun?” Sonra orada İlnur’a bir reyon ayarladım. Zaten reyonları kiralamak istiyoruz. Meğerse aslında bir kadın için istiyormuş. Reyonda ortak olacaklar. Kadın iç çamaşırı satacaklar. Hadi tamam dedik, bir şey değil, normal. Üç ay sonra öğrendim ki, ayrılmışlar. Reyonu da terk etmişler. Haberim yok ama! Geç öğreniyorum. Açtım telefonu, verdim veriştirdim. Sonra biliyorsunuz Kuzey Irak ilişkileri oldu. Barzanilerle iş ortaklığı yaptı. Fakat Barzaniler paraya çöktüler. Öldüreceklerdi onu. Zor kurtuldu. Ilhan ağabey çok çekti İlnur'dan, çok... İlnur'u biz ailece pek tutmayız.
Kastamonu'da Lise: Komünistlerle İlk Mücadele Kastamonu'da lisedeyken pul merakım vardı, İstanbul'dan pul getirtmeye başladım, arkadaşım vasıtasıyla ve iyi paraya Kastamonu'da esnafa satmaya başladım. O paradan annemin "Oğlum babana şuradan acele para ver" deyip de para verdirttiğini hatırlıyorum. "Sonra alırsın
Erzincan'a gitti sonra da oraya heykelini diktirdi. Max.İnönü zekası.
Dedim ya, bizim ailede İsmet Paşa'ya karşı pek de öyle aman aman bir sempati yoktur. Hakikaten, o olaydan sonra hepimiz, ben de büyüdüğüm zaman dahil olmak üzere İnönü düşmanı kesildik. Hazır politikadan açılmışken... Çocukluğunuzda bu olay yaşanana kadar evde hiç İnönü ile ilgili sohbet geçer miydi? Bir bahsi olur muydu? Zelzelede Erzincan'a gitti. Kazazedeleri teselli etmeye. O zamana kadar öyle başkanlar, başbakanlar bir felaket oldu mu gitmezlerdi. İlk büyük felaket oydu bizim bildiğimiz. Ve İnönü de oraya gitti. Bu evde konuşulurdu.
33 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.