Osmanlı'yı yok oluşa sürükleyen Padişah Kanuni'dir. Sadece bu kitabı okurken değil Halil İnalcık'ın eserlerini de okuduğunuz da anlayacaksınız. Dini, fen ilimlerinden üstün tutup, şeri hükümleri, örfi hukuka üstün kılınca iş bitiyor. Hürremle ilgili birçok yabancı kaynakta da nasıl bir siyaset izleyerek Kanuni'nin soyunu yok ettiğini göreceksiniz. Özellikle Şehzade Mustafa'nın katli bu soyun artık iflah olmayacağının göstergesi idi. Kendi çocuklarını korumak adına böyle bir şey yaptığı aşikar bir gerçek.
Bir kadın, bir adama aşık olduğunda dahi;
kanı, artık ait olduğu topraklar için değil, hala köklerinin geldiği topraklar için, olanca intikam aşkıyla akmaya devam eder damarlarında. Bu adamın, bir İmparator olması da, bunu değiştirmek için yeterli gelmez.
Hürrem, kendi anavatanından kopup, ne kadar Osmanlı olabildi ki.
Bu soruların cevabını içinde barındıran bir eser.
Çocuk sevgisi, baskın-otoriter olabilme hırsı, bunu yaparken hükümdarların hükümdarına masum görünme çabası... Karşınızda bir Osmanlı padişahına nikah kıydıran ilk cariye Hürrem.
Demek ki insan öncelikle üç şeyi istiyor. Yaşamak, başkasından bir ya da birkaç saat fazla yaşamak ve ne olursa olsun yaşamak. İkincisi mutlu olmak. Acılardan süzülüp üretilen mutluluk bile olsa...Aşk ya da nefretin kalıntıları da olabilir bu... Sadece ölerek yakalanamıyor mutluluk. Aşk insan için büyük mutluluk kaynağı olabilir. Ancak sadece aşka dayanarak yaşanmıyor. Sadece aşka dayalı yaşam olamayacağı için de kaçınılmaz şekilde yaşamın üçüncü nedeni oluşuyor. Bilgi. Gerçeği bulmak için yaşamak! Mutluluk denilen de bu değil mi zaten? İnsanın bilgiye susamışlığını gidermek için sadece aşk yeterli mi? Hayır, dalga denizin ta kendisi olabilir mi?