Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Hüzünlü Dönenceler

Claude Levi-Strauss

Hüzünlü Dönenceler Gönderileri

Hüzünlü Dönenceler kitaplarını, Hüzünlü Dönenceler sözleri ve alıntılarını, Hüzünlü Dönenceler yazarlarını, Hüzünlü Dönenceler yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bu toplum, bizim doğal saydığımız duygulara çok karşıt bir görünüm içindeydi, örneğin doğurmaktan nefret ediyorlardı. Çocuk düşürme ve yeni doğanları öldürme neredeyse olağan sayılıyordu, öyle ki topluluğun devamı doğumlardan çok evlat edinme yoluyla sağlanıyordu, savaş seferlerinin temel amaçlarından biri çocuk toplamaktı. Yapılan hesaplara göre XIX. yüzyılın başlarında bir Guaicuru topluluğunun ancak %10 kadarı ona kan bağıyla bağlıydı.
İnsan olarak varoluşumuzun gerçek koşullarını ve onun çizdiği sınırların ve onun ritminin dışına çıkabilmenin bizim isteğimize bağlı olmadığını kabullenebilseydik eğer, ne çok boşuna tedirginliği, boşuna yıpranmayı bertaraf edebilirdik...
Reklam
Anımsama insan için büyük bir zevk kaynağıdır, ama bellek her şeyi harfiyen saklamışsa değil; çünkü çok az kişi anımsamayı istediği onca acıyı, yorgunluğu yeniden yaşamayı kabul edebilir. Anı, bir başka nitelik almış yaşamın ta kendisidir.
Kaliforniya'daki henüz yabanıl yerli boylarının yok edilişinden mucizevi bir şekilde tek başına kurtulabilmiş bir yerli, yıllarca büyük kentlerin yakınlarında kimseye görünmeden, avlanmasını sağlayan oklarının uçlarını taşlardan yontarak yaşayabilmiştir. Zamanla av hayvanları azalmış ve günün birinde kentin bir kenar mahallesinde bu yerli, çıplak ve açlıktan ölmek üzereyken bulunmuştur. Ondan sonra da kalan günlerini Kaliforniya Üniversitesinin kapıcısı olarak sakin bir biçimde geçirmiştir.
Gerçek ile yaşanmış arasında bir süreklilik varsaydığı ölçüde fenomenoloji beni rahatsız ediyordu. Gerçeğin yaşanmışı kuşattığını ve onu açıkladığını kabul etmekle birlikte, bağlandığım bu üç bilgi bana bu ikisi arasında bir süreklilik olmadığını, gerçeğe ulaşmak için ilkin yaşanmışı -sonradan onu her türlü duygusallıktan arınmış bir sentez içine yerleştirmek gerekse de- reddetmek gerektiğini öğretmişti.
Kuzey Amerika boylarının büyük bir bölümünde, bireyin toplumsal saygınlığı, yeni yetmelerin, büluğ çağında göğüslemek zorunda oldukları denemelerin koşullarıyla belirlenir. Kimi tek başına ve yiyecek hiçbir şeyi olmaksızın bir salın üzerine bırakılır; bir başkası soğuğa, yağmura, yırtıcı hayvanlara karşı korumasız, dağlarda yalnız kalır. Günlerce, haftalarca, kimi zaman aylarca gıdadan yoksun yaşarlar, bulduklarını yer ya da uzun sürelerle aç kalırlar hatta fizyolojik çöküntülerini bazen kusturucu maddelerle daha da ağırlaştırırlar. Buzlu suda uzun süren yıkanmalar, parmak kemiklerinden bir ya da birçoğunun bilerek sakatlanması, sırt kaslarının altına ucu sivri kamalar sokarak onlara bağlı ağır yükleri çekmeye çalışırken aponevrozların yırtılması, bütün bunlar ruhlar dünyasını tahrik etmek için birer yoldur. Bu türden uç noktalara kadar varmadıkları zaman da anlamsız gayretlerle kendilerini tüketirler; vücut kıllarının tek tek yolunması, çam dallarının bütün iğnelerinden ayıklanıncaya kadar soyulması, taşların içini oyma, bunlara örnektir.
Reklam
. Bilge adam doğru cevapları vermez; doğru soruları soruyor. ...
Bunca yerilen, şimdi hiçbir zaman olmadığı kadar yanlış tanınan, doğa halini yücelttiği yolunda gülünç bir suçlamaya hedef olan Rousseau, karşıtlarının peşinden giderek sürüklendiğimiz çelişkilerden kurtulmanın yolunu tam olarak gösteren tek kişidir. Rousseau 18. yüzyıl Fransız düşünürleri arasında etnografyaya en yakın olanıdır; bu uzak yörelerde hiç yolculuk etmediyse de elindeki bilgiler, o dönemlerde insanın derleyebileceğinin en çoğu idi. Rousseau ustamızdır bizim. Rousseau kardeşimizdir. Onca vefasızlık ettiğimiz kardeşimiz; onun yüce anısına layık olsaydı eğer, bu kitabın her sayfasını ona armağan ederdim. Çünkü etnografın konumundan kaynaklanan çelişkiyi biz de ancak, Rousseau'nun izlediği ve İnsanlar Arasındaki Eşitsizliğin Kaynağı'nın yıkıntılarından o büyük yapıya, Toplum Sözleşmesi'ne götüren ve gizleri Emile'de açıklanan yoldan geçerek aşabiliriz. Her türlü düzeni yok ettikten sonra yeni bir düzen kurma olanağı veren ilkelerin nasıl bulunacağını bize öğreten de odur.
Sayfa 436
Gene de kendimize yönelttiğimiz bu suçlama, alanın ve zamanın bir noktasında yeri belirlenen, çağdaş ya da geçmiş herhangi bir topluma mükemmellik ödülü vermemizi gerektirmez. Bunu yapmak gerçek bir haksızlık olur. Çünkü böyle yaptığımızda, biz eğer o toplumun üyesi olmuş olsaydık onun da bize katlanılmaz geleceğini, şimdi üyesi olduğumuz toplumu mahkum ettiğimiz gibi onu da mahkum edeceğimizi kabul etmemiş oluruz. Peki öyleyse, hangisi olursa olsun her toplumsal düzeni yargılayacak mıyız? Toplumsal düzenin çürümüşlükten başka bir şey eklemediği doğa halini yüceltecek miyiz? Bunu savunan Diderot "düzenleyen kişiden sakınınız" diyordu. Ona göre insanlığın 'kısa tarihi' şöyle özetlenebilirdi: "Bir doğal insan vardı; bu insanın içine yapma bir insan yerleştirdiler; ve mağarada bütün yaşam boyu sürecek daimi bir savaş başladı." Bu anlayış saçmadır. İnsan demek dil demektir, dil demek de toplum demektir.
Sayfa 436
Hiçbir şey, gecenin gündüzü izleyişindeki, her zaman aynı ama hiçbir zaman önceden kestirilemeyen biçimler bütünü kadar esrarlı değildir. Ge­cenin işareti, belirsiz ve sıkıntılı, aniden gökyüzünde belirir. Hiç kimse ge­cenin ortaya çıkışında bu kez alacağı ve bütün diğerleri içinde biricik olan biçimi önceden bilemez. Gizlerine ulaşılmaz bir büyüyle, her renk kendi tamamlayıcısı olan renge dönüşebiliyor. Oysa biliyoruz ki, bir palet üze­rinde aynı sonuca varmak için mutlaka bir başka boya tüpünü açmak ge­ rekir. Ama gece için, karışımların sınırı yoktur; çünkü seyrettirdiği göste­ri sahtedir: göğün rengi pembeden yeşile dönüyorsa, bunun nedeni, bazı bulutların canlı bir kırmızıya dönmüş olmasını farketmeyişimdir; ve böy­lece karşıtlık yaratarak bu bulutlar, gerçekte pembe, ama yeni ortaya çıkan rengin canlılığı ile kıyaslanmayacak solgunlukta olan gökyüzünü, yeşil gi­bi göstermektedir. Altın renginden kırmızıya geçiş ise, pembeden yeşile geçişe bakarak daha az şaşırtıcıdır. Gece, demek ki, bir hile ile egemen olur gibidir.
318 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.