Şu göz alıcı ormanların, şu bakir koyların, şu sarp kayalıkların, henüz iki yüz yıl önce, çağdaş dünyanın kaderinin belirlendiği atölyelerin değil de, sadece platonun yüksekliklerinden; sızan birkaç çıplak ayaklı yerlinin mekânı olduğuna inanmak istiyor insan.