Zanaatkârlar görüyorsun; ama insan değiller, düşünürler görüyorsun, insan değiller, sahipler görüyorsun, insan değiller, beyler ve uşaklar, gençler ve oturmuş kimseler görüyorsun, insan değiller. Bu, ellerin ve kolların ve bütün uzuvların parçalanmış ve birbiri altında duran, bu arada akan hayat kanının çölde aktığı bir savaş meydanı gibi değil mi?