Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Adalet Timsali

Hz. Ömer

Murat Sarıcık

Hz. Ömer Sözleri ve Alıntıları

Hz. Ömer sözleri ve alıntılarını, Hz. Ömer kitap alıntılarını, Hz. Ömer en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Kainattaki her şey, ya bizzat veya neticeleri itibariyle güzeldir.
Fakat en iyinin, iyinin düşmanı olduğunun da farkındayız.
Sayfa 16 - ÖnsözKitabı okuyor
Reklam
Cahiliye döneminde Zeyd b. Amr b. Nüfeyl, yani Hz. Ömer'in amcaoğlu Zeyd, Hanifler arasında yer alıyor ve putlara tapmıyordu. Hz. Peygamber onun hakkında yaptığı bir değerlendirmede: "Yub'asu ümmeten vahdehû yevme'l-kıyâmeti: O kıyamet günü tek başına bir ümmet olarak diriltilecek" buyurmuştu.” Bu kişi Hz. Ömer'in öz amcası Amr b. Nüfeyl’in oğluydu.
Gerçekten beklenen büyük fitne ve karışıklık Hz. Ömer hayattayken ve onun devrinde çıkmadı. Çünkü o, istikametten ayrılmadı, dünyaya meyil etmedi. Herkese mal dağıtırken, kendisi orta halli biri olarak yaşıyordu. Bir Cuma günü halife olarak hutbe okurken gömleğinde on iki yama sayılmıştı. Dünyadan haberdardı, yönetimi iyi biliyordu. Asayişe dikkat eder, hatta geceleri halkın durumunu öğrenmek için sokağa çıkardı.
Sayfa 390 - Nesil, 1. BaskıKitabı okudu
O, adaletinden dolayı “Ömeru'l-Âdil = Adil Ömer” diye de anılır. Faruk, “fark” mastarından türetilen bir isimdir. Fark; ayırmak, hükme bağlamak, ortaya çıkmak, açıklamak ve korkutmak manalarına da gelir... Faruk ise, doğruyu yanlıştan, iyiyi kötüden ayıran ve fark eden anlamındadır. Kur'an'ı Kerim'e doğruyu yanlıştan, iyiyi kötüden ayırdığı için "Furkân" denildiği gibi, doğruyu yanlıştan ayırmaya vasıta olduğu için kuvvetli delil ve burhana da "Furkân" denir... Müslüman olduğu için Hz. Ömer de iyiyi kötüden, hayrı şerden ayırmış ve hakkı ortaya çıkarmıştı. Bundan dolayı o "el-Farûk" tu.
Sayfa 77 - Nesil, 1. BaskıKitabı okudu
Rasulullah namazı kıldıracağı sırada, Hz. Ömer onu elbisesinden tutup çekti. Sonra önüne dikilerek Abdullah b. Übey'in yaptığı kötülükleri saydı. Namazını kıldırmasını istemiyordu. Ardından da şöyle sordu: "... Allah düşmanı Abdullah b. Übey üzerine namaz mı kılacaksın?" Hz. Peygamber gülümsüyordu. Hz. Ömer tekrar sordu: "Allah seni münafıklar üzerine namaz kılmaktan nehiy etmedi mi?" Böyle bir nehiy yoktu. Rasulullah farklı düşünüyordu. Ona şunları söyledi: "Ben, iki tercih arasındayım (ve tercihimi yaptım). Yüce Allah şöyle buyurdu: 'Onlara ister mağfiret dile, ister dileme. Kendilerine yetmiş kez af dilesen de Allah onları asla mağfiret etmeyecektir," .... Olayın üzerinden çok geçmeden gelen bir ayet Hz. Peygamber'e şu ihtarda bulundu: "Onlardan ölen biri üzerine asla namaz kılma ve onun kabri üzerinde ayakta durma! Çünkü gerçekten onlar Allah ve Resulü'nü inkâr ettiler ve fasıklar olarak öldüler. " Tevbe 9/84 Ayet, Hz. Peygamber'e ve onun şahsında ümmetine bir uyarı niteliğindeydi ve Hz. Ömer'in düşüncelerini teyit ediyor, onu destekliyordu. Burada vahiyle onun düşünceleri birbirine uygun düşmüştü. Bu tür muvafakat, Hz. Ömer için birkaç yerde gerçekleşmiştir. Bu ayetten sonra Resul-i Ekrem (a.s.m.) hiçbir münafığın cenaze namazını kılmadı, defin sırasında mezarı başında da bulunmadı.
Reklam
Hz. Ömer 644 yılında Hristiyan köle "Ebu Lü'lü" tarafından gerçekleştirilen bir suikastla şehit edildi. Onun zamanında devletin kurumlaşmasında önemli mesafe alındığı gibi, devletin sınırları da fetihlerle çok genişlemişti. O adalete, hukuk ve insan haklarına önem veren biriydi.
Sayfa 468 - Nesil, 1. BaskıKitabı okudu
Aslında gurur, “ğur”dan gelir. Ğur, bir şeyde görülen açık iz/eser demektir... Ayın ilk üç gecesine, ğurer denir. Burada hilalin ışığı atın alnındaki aklığa benzetilmiş ve böyle denilmiştir. Gurur, aslında bir şeyi parlak, cazip, güzel ve hoş bularak aldanmaktır. Mal, makam, mevki ve istekler cihetiyle insanı aldatan her şey, gururla/parlak ve güzel görünüp aldatır.
Sayfa 286 - Nesil, 1. BaskıKitabı okudu
Ğayz, öfkelerin en şiddetlisine denir. Fetih Sûresi'nin sonunda Allah'ın Müslümanları kısa zamanda kuvvetlendirmesi "onları yetiştirenin/zürra'nın çok hoşuna gider: "onların bu hali ile küffarı ğayza sürüklemek içindir. Gayza kapılanlar; dengeli ve doğru kararlar veremezler. Onun için ayet müminlere; ğazya gelince bunu yutmalarını ve gereği ile hareket etmemeyi emreder. Hz. Ömer'in Danışma Kurulu da düşmanı gayza getirmek, yanlış yaptırmak ve böylece mağlup etmek istiyorlardı. Bunun için; onlarla çok kere savaşmak, farklı komutan ve taktiklerle onları kızdırmak ve bezdirmek gerekiyordu.
"Ben, zamanın insanlara uzayıp (asırlar geçip de) birinin şöyle demesinden korkmaktayım: 'Allah'ın Kitabı'nda recmi (onu emreden ayeti) görmüyorum' (Sonra sözlerini şöyle sürdürdü): 'Böylece Allah'm farzlarından bir farzı bırakmakla saparlar. Dikkat ediniz! Şüphesiz, recim evliyse, delil ortadaysa, gerçektir; hamilelik veya (zinayı) itiraf varsa..."
Reklam
Hz. Ömer'in Utanması
Mekke fethi sonrası Hz. Ömer, İslam öncesi yaptıklarından söz ederek Ebu Süfyan, dayısı Haris b. Hişam ve Safvan b. Ümeyye'nin yaptıklarını başlarına kakmayı düşündü ve düşüncesini Hz. Peygamber'e dile getirdi. Ama Rasulullah Mekkelilere hitabesinde şöyle demişti: "Benimle sizin haliniz, Yusuf'un kardeşlerine dediği gibi olacaktır. Bu gün size hiçbir kınama, ayıplama ve başa kakma yoktur." Hz. Ömer bu sözler üzerine kendisinin yersiz düşüncesinden dolayı pişmanlık duymuş ve yaptığından dolayı Rasulullah'tan utanmıştı. Onun da insanlık gereği bazı hataları oluyordu. Şu kadar var ki; önemli olan hatayı anlayıp ondan dönmek ve onda ısrar etmemekti. Hz. Ömer de gelişmeye açık, sürekli yeni şeyler öğrenen, buna göre kendini geliştiren ve hatalarını telafi yoluna giden biriydi. Söz konusu olay da bu özelliğine işaret etmekteydi. Rasulullah'ın sözleri üzerine hemen hatasını anlamış ve bundan dönmüştü. Ayrıca o, o gün yaşadıklarını daha sonra hatıralarında zikretmiş ve bunu anmakla, kendi üzerinden başkalarına ders çıkarmaları imkânını da vermişti. Yani o kendi kendini eleştiriyor, yeri gelince hatalarını başkalarına da anabiliyordu. Demek o kendini eleştirebilecek, hatalarını itiraf edecek kadar kâmildi. Bu durumu olgunluğunun ve kendini aşmanın işaretiydi.
Hz. Peygamber bir kutlu sözlerinde söyle buyurmuştu: "İnsanların en iyisi, başkalarının hakkını tam olarak ödeyendir. Güçsüzlerin; haklarını incitilmeden alamadığı bir toplum, iflah olmaz (iyiliklere ulaşamaz)."
Sayfa 414 - Nesil, 1. BaskıKitabı okudu
Sonra o Necran Hıristiyanlarını yerlerinden sürgün için; Ya'lâ b. Münye'yi askerlerle Yemen'e gönderdi. Çünkü Rasulullah (a.s.m.): Ceziretu'l-Arap'ta iki dinin bir arada olmayacağını söylemişti.
Hz. Bilal ezan okurken, hâlâ dağlarda can korkusuyla dolaşan tek tük insanlar görülüyordu. O sırada Ebu Süfyan, Attab b. Esid, Ebu Cehil'in kardeşi Haris b. Hişam ve yanlarındaki birkaç kişi daha ezanı dinleyenler arasındaydı. Mekkeliler olayı yorumlamaya başladılar: "Ey Allah'ın kulları, Kâbe üzerinde ezan okumak bu kara köleye mi
Kışın ve ilkbaharın soğukları, rüzgârları, yağmurları ilk bakışta kötü gibi görünebilir. Bu soğukluk yağmur, çamur ve olumsuzluk gibi görünen şeyler sonunda, tebessüm eden güzel çiçekler ve meyveler vardır. Kışın ve baharın yalnız soğuğuna, karına, yağmuruna bakılırsa, değerlendirme sağlıklı olmaz. Bir de bunların sonucuna ve neticesine bakılmalıdır. Kış ekşi suratlı ve sevimsiz görünse de, neticesiyle güzeldir. Çünkü arkasında, nazenin ve gülümseyen çiçekler ve rahmetler saklar.
Sayfa 83 - Nesil, 1. BaskıKitabı okudu
23 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.