İbn-i Arabî’ye göre Kur’an’ın her bir suresinin tamamında, o sureyi oluşturan her bir ayetten olmayan, her ayetinde o ayeti oluşturan kelimelerden olmayan ve her bir kelimenin de o kelimeyi oluşturan harflerden olmayan ayrı bir anlam bulunmaktadır.
İbn-i Arabî, kaderi terâziye benzetir. Nasıl ki terazi tartılan şeyin ağırlığını belirliyorsa kader de kişilerin fiillerini belirlemektedir. Söz konusu ağırlığa terazinin müdahalesi olmadığı gibi kaderin de fiilin belirlenmesinde bir katkısı yoktur.
Aşk bir irade bozukluğu ve hastalığıdır. Aşkı, ma’şuku tasavvur etmekten hasıl olan muhayyile bozukluğu olarak görenler de vardır. Aşk bir kemal hali olmadığı için Allah’ın vasfı değildir.
Aklın duyguya hakim olmasına fazilet, duygunun akla hakim olmasına rezilet denir. Şuuru yok eden ve hissî bir hal olan aşk bu bakımdan makbul bir şey değildir.
Gerçekten de düşünce hali ile aşk hali birbirine zıttır. Düşünce yok olduğu nisbette aşk hakim olur. Onun için şuur ve idrak halini yok eden aşk bir fazilet olamaz.