"Demek hayat böyle iki adım ilerisi bile görülmeyen sisli ve yalpalı bir denizdi. Tesadüflerin oyuncağı olacak olduktan sonra ne diye bir irademiz vardı? Kullanamadıktan sonra göğsümüzü dolduran hisler ve kafamızda kımıldayan düşünceler neye yarardı? Yaşayışımıza ve etrafımıza şekil vermek arzusuyla dünyaya gelmekten ise hayatın ve muhitin verdiği şekli kolayca alacak kadar boş ve yumuşak olmak daha rahat, daha makul değil miydi?"
Okuduğum en iyi kitaplardan biridir. Sabahattin Ali farkı. Kitabın baş karakterlerinden Macide'yi ve hayatını kendime benzettiğim için okurken ayrı bir lezzet aldım. Aşk ve suç hakkında sizi bolca düşündürecek bir kitap.
İçimizde şeytan yok. İçimizde aciz var. Tembellik var. İradesizlik, bilgisizlik ve bunların hepsinden daha korkunç bir şey: Hakikatleri görmekten kaçmak ihtiyadı var.
Hayır, unuttum diyemem, fakat üzerinde bir tesiri kalmamış. Öyle ya zaten aramızda ne geçti ki? Ortada bir çift söz bile yok. Yalnız bakışlarını hatırlıyorum.
Hayatını nasıl olur da bir kadına bağladığına şaşıyorum. Kadın bir oyuncaktan başka nedir? Erkek, tam manasıyla erkek ol erkek sert, haşin, aciz hislere yabancı, sadece kuvvette tapan bir mahluktur.