Zorluklarla baş edebilme sanatıdır belki de hayat; toz pembe bir yaşam sunmaz her zaman...
Yoksulluğu ve zorlu bir yaşam mücadelesini anlatan içli ama bir o kadar da güzel bir hikaye. Bu şartlar altında yaşayan küçük çocuğun ayakkabısını yama yapması için ihtiyar kunduracıya götürmesiyle başlıyor. Öylesine eskimiş ki ayakkabılar dikiş tutmayacak derecede harap durumdalar. İhtiyar kunduracının dikiş tutmaz diyerek geri çevirdiği ayakkabıların öyküsü yüreğe dokunur türden. Bakalım iyi insanlar hala var mı... Hikayenin devamında güzel şeyler olur belki...
Beni etkileyen ender ve güzel kitaplardan. Bayram öncelerinde ayakkabılarımızı kunduracıya götürüp tamir ettirdiğimiz ve boyattığımız günlerin çocukluğunu yaşamış olmamdandır belki de. Her bayram yeni ayakkabılar alınmasa da kunduracıdan gelen ayakkabıların yeniliğiyle mutlu olduğumuz dönemler... Ah o güzel yıllar...
Başlarda çocuklar için ağır bir konu mu diye düşündürse de kitap beni, öyle olmadığı kanısındayım. Çünkü; maalesef hayat bazen çocuk ya da yetişkin ayrımı yapmıyor. Çocukların da küçük yaşlarda böylesine de güzel bir şekilde resimlenmiş ve hikayeleştirilmiş dramatik eserlerle buluşturulmasında herhangi bir sakınca görmediğimi gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. İlkokul 1. sınıftan itibaren okumaya uygun. Yetişkinlerin de okuyup bir şeyler bulacağını düşünüyorum.
Mutlu okumalar
İhtiyar KunduracıAttila József · Yapıkredi Yayınları · 201817 okunma
Derken beklenmedik bir adam çıktı karşıma, Ama yürüyüp gitti ağır ağır,
Baktım arkasından,
İstese soyabilirdi beni,
Canım kendimi korumak bile istemiyor,
O kadar yoksulum ki....
Ne babam var, ne annem,
Ne Tanrım var, ne ülkem,
Ne beşiğim var, ne kefenim,
Ne öpücüğüm var, ne sevgilim..
Üç gündür bir şey yediğim yok,
Ne az yerim, ne çok,
Yirmi yaşım güç kaynağı,
Satıyorum yirmi yaşımı..
Alan kimse çıkmazsa,
Bende satarım şeytana,
Hırsızlık ederim bozmadan yüreğimi,
Gerekirse hatta vururum birini,
Yakalayıp beni asarlar,
Kutsal toprağa atarlar,
Ve güzelin güzeli yüreğimden,
Bir ot biter, yiyeni öldüren.....