İki Dirhem Bir Çekirdek
İskender Palaİki Dirhem Bir Çekirdek Sözleri ve Alıntıları
İki Dirhem Bir Çekirdek sözleri ve alıntılarını, İki Dirhem Bir Çekirdek kitap alıntılarını, İki Dirhem Bir Çekirdek en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Kolay görünen her işte bir tehlikenin var olduğunu belirtmek yahut sorumluluk hissini unutmamak gerektiğini anlatmak üzere "Demokles'in kılıcı gibi" deriz.
...bizler “Dal kıran baş keser.” sözünü “Ali kıran baş kesen” yapıp Anadolu’yu ağaçsız , bitkisiz bırakmışız.
Edep Ya Hu!
"Lâmbayı (mumu, ışığı) söndür" denilemez (Allah kimsenin ışığını söndürmesin) ; lâmbayı dinlendir denilir. Keza lâmba yakılmaz, ancak uyandırılabilir. Kapı eşiğindeki ayakkabılar dışarıya değil (zira bunun manası “git, bir daha gelme” demektir), içeriye doğru çevrilir."
Sayfa 74 - KapıKitabı okudu
Kabak tadı vermek : uzun müddet ısrarcı olunan işlerin git gide yozlaşması ve bıkkınlık vermesidir.
Sayfa 121Kitabı okudu
Çevrenize bakınız, televizyonları izleyiniz, bazı gazeteleri okuyunuz. Baştan sona Karakuşî hükümlerle dolu olduğunu göreceksiniz. Sakın, başınıza gelirse hayıflanmayınız. Dünya hep aynı dünyadır.
Sayfa 127Kitabı okudu
OK Boomer
Genç ve şehirli nesil, bu cümlemizden hiçbir şey anlamayacaktır eminiz. Zira onlar kabağı, neuzübillah ağaçta yetişir sanırlar. Hele kabağın çeşitleri olduğuna dair hiç akıl yormamışlardır.
Sayfa 120Kitabı okudu
Yıkılıptır şu cihân sanma ki bizde düzele
Devleti çerh-i deni verdi kamu mübtezele
Şimdi Ebvâb- Saâdet'te gezen hep hezele
İşimiz kaldı hemân merhamet-i Lem-Yezel'e
(Cihan çoktandır yıkılıp gitmede; sanma ki bizde düzelir.
Alçak felek, devleti baştan başa aşağılıklar eline düşürdü.
Şimdi artık İstanbul kapılarını dolaşanlar, hep ayak takımı.
İşimiz, Allah'ın merhametine kaldı vesselam!..)
^^Sultan III. Mustafa
Sayfa 37
"Şeb-i yeldayı müneccimle muvakkit ne bilir/ Mübtelâ-yı gama sor kim geceler kaç saat" (Fuzulî)
Sayfa 185Kitabı okudu
Tarihte gök bilimleriyle ilgilenen ilk medeniyetler, Sümerler ile Keldanîlerdir. Mezopotamya'nın bu eski kavimleri, gök cisimlerine tapar ve yıldızların hareketleri ile aldıkları değişik konumlardan bazı hükümler çıkarırlarmış. Şimdi astroloji dediğimiz ilm-i ahkâm-ı nücum'un esası işte buraya dayanır.