Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gençlik Öyküleri/Seçmeler

İki Yaka İki Uç

Tomris Uyar

İki Yaka İki Uç Gönderileri

İki Yaka İki Uç kitaplarını, İki Yaka İki Uç sözleri ve alıntılarını, İki Yaka İki Uç yazarlarını, İki Yaka İki Uç yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Lisedeyken yazıyordum. Yayınlanmayı bir türlü göze alamadım ama. İstediğim kadar iyi değildi karalamalarım. Dergilere, dergi yöneticilerine falan başvurmak da içimden gelmiyordu doğrusu. İç dünyamı kimselerle paylaşmak istemiyordum sözümona, iyi etmişim. Çünkü bu bir sürdürme, bir direnme sorunu. Şimdi okuduğumda çok uzak, çok özentili geliyor yazdıklarım." " Yine de ara sıra,"dedi. Genç adam dalgın dalgın," yani tango ağzıyla söylersek 'yalnız kaldığın geceler' onların yarım kalmış minik başyapıtlar olduğunu düşünüyorsun.Gözlerin doluyor, kadri bilinmemiş inceliklere yanıyorsun." "Evet." "Sonra, ormana çıkarken arkandaki yola özenle sertliğin kırıntıları arıyorsun, onları toplayarak sılaya dönmeyi kuruyorsun. Kafka okumak... Eski bir şarkının sözlerini anımsamak... Bir gül kokusunu izleyip bahçeyi bulmak." "Ya da bir konuşmanın kilometre taşlarına basa basa eski - kendine dönmek gibi, değil mi."
Hiçbir şey biriktirmese de gün boyu atacak bir şeyler bulan bir kadın: lavanta çiçeği torbaları, eski çoraplar, eski aşklar, mektuplar... Bir boşluk yaratarak sığıyor içine. Kendine kapanıyor.
Sayfa 126Kitabı okudu
Reklam
"Ne diyordunuz?" dedi genç adam. "Anlatın n'olur. Kadınların konuşmalarında bu özellik çok ilgimi çeker. O anlaşılmaz geçişler, bağlantısız sanılan, yaşamın özüne birdenbire inen saptanmalar. Bence kadınları en ağır koşullarda bile dayanıklı kılan bu konuşma biçimidir. Yere sağlam basan bu dildir."
Dünyaya sağır, acımasız, çağı geçmiş bir kadındır. Bakma sen yemek diye tutturmasına... Amacı, asalakları çevresine toplamak, övülmek. Yoksa hiçbir şeyi sevmez o. Babamı bile sevmedi. Sofrasına adım atamam bir daha.
Küçük kız, evin güneşsizliğini, çocuksuzluğunu, Rıfat beyin ölümünden bu yana panjurları bir kere bile açılmamış küflü yatak odasının, eski cibinliğin, Bahriye hanımın geceleri sokulacak ten bulamayan ihtiyar bacaklarının soğuğunu, Fitnat'ın ezikliğini, kamburluğunu ta içinde duydu.
Yanık şeyler, kapanık, anahtarlı duygular.
Reklam
Konuşmuyorlardı, her zaman gördükleri şeyleri birlikte bir daha görmekten usul bir tat duyarak, ağır adımlarla yürüyorlardı.
En alttaki çekmecede Eski Türkçe mektuplar, şiirler, eski sevgililerin imzalı fotoğrafları gizli. Ufak tütün keseleri, bir pipo, bir enfiye kutusu, mineli bir kalem, altın bir boyunbağı iğnesi, bir kurdele, yani unutulmaması gereken bir günü belleğe bir vuruşta canlandırabilecek ayrıntılar, anı değeri taşıyan nesneler. Dede, bu aşksız evlilikten kaçırabildiği ne varsa - bütün özgürlüğünü- bu küçük çekmeceye sığdırmayı başarmıştı demek.
Nine buzdolabını açar, kışsa portakalları eller, sayar; yazsa domatesleri. Hepsini birer birer çıkarır dolaptan, yumuşamışları, düşmüşleri, çürümeye yüz tutmuşları ön sıraya alır; dirileri arkaya iter. Böylelikle dolabı zamansız, nineye sormadan açanlar, bu saygısızlığı gösterenler, hiç değilse önlerine ilk gelen yemişlerle sebzelerden almak zorunda kalacaklardır. Denge bozulmayacaktır. Dolap yerleştirme töreni böyle bir gözdağıdır işte. Ancak akşam yemeğindeki haklarını ikindi üstü kullanmak isteyen bir çocuğa - o da çocukluğu göz önünde tutularak ve yalnız bir kereye özgü olarak - diri bir domates uzatılabilir gerilerden, gönülden koparsa. Yoksa evde her şey bir gün sonra, üç gün sonra, hep pörsüdükten, sarardıktan sonra yenir.
Bir şeylerin dışındayım, biliyorum. Daha doğrusu bir şeyler bensiz sürüp gidiyor...
18 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.