Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Plotinos, Platonculuk ve Erken Dönem Hristiyan Felsefesi

İlkçağ Felsefe Tarihi 5

Ahmet Arslan

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Yeni-Platoncu İslam Filozofları Farabi, İbni Sina ve İbni Rüşd
Ortaçağ İslam dünyasında Yunan tarzı felsefe geleneğini başlatan ve onun ilk önemli temsilcisi olan Farabi özü itibariyle Yeni-Platoncu bir filozoftur. Bu geleneğin Farabi sonrası en ünlü temsilcisi olan ve Geç Ortaçağ Hıristiyan düşüncesi üzerindeki etkisi Farabi'ye oranla daha büyük olmuş olan İbni Sina'da bu etki daha da güçlü bir biçimde kendisini gösterir. İslam dünyasın­ da Aristoteles'e ve Aristotelesçiliğe dönüşün bayraktarlığını yapan İbni Rüşd bile bu etkiden kendini kurtaramamıştır.
Sayfa 19 - İSTANBUL BiLGİ ÜNİVERSİTESİ YAYlNLARIKitabı okuyor
Yunan, daha genel olarak İlkçağ felsefesinin en son ve belki en etkili dö­nemi
Modern felsefe tarihçileri tarafından Yeni-Platonculuk adıyla ad­landırılan dönem olmuştur. Yeni-Platonculuğun bu kadar etkili olmasının ne­deni modern felsefenin ortaya çıktığı 1 7. yüzyıla gelinceye kadar önce Akde­niz, daha sonra Batı Hıristiyan dünyasında gelişen düşüncenin temelini teşkil etmiş olmasıdır. Diğer yandan bu etki sadece felsefi ve dinsel düşünceyle sı­nırlı kalmamış, edebiyat, sanat, toplumsal davranış ve kurumlar alanında da kendini göstermiştir.
Sayfa 18 - İSTANBUL BiLGİ ÜNİVERSİTESİ YAYlNLARIKitabı okuyor
Reklam
Roma imparatorluğunun çözülme dönemi... Günümüze benziyor...yorumda
Dünya kötü­dür ve bu dünyada yaşamak acı vericidir. İnsanın ne yapıp edip bir şekilde, kötü olan ve artık sonuna yaklaşan bu dünyadan kaçması gerekir. Bu dinler bu çağrılarını gerçekleştirmek üzere insanın kurtuluşu için gerekli bilgileri içeren bazı tanrısal vahiylere sahip olduklarını iddia ederler. Hıristiyanlık da aynı atmosfer içinde doğmuş ve dünyadan, bu dünyadaki hayatlarından şika­ yet eden insanlara İsa'nın kurtarıcılığında yeni bir hayat; göksel bir hayatı va­ at eden bir kurtuluş dini olarak ortaya çıkmıştır. Oysa antik çağ, en azından Yunan dünyasında bundan ne kadar fark­lı bir ortamda başlamıştı. Yunanlılar, bu arada özellikle Milediler Akdeniz'in ve Karadeniz'in en uzak köşelerine kadar gitmiş, buralarda yüzlerce koloni kurmuş, sanayi ve ticaretle meşgul olmuş hırslı, yaratıcı insanlardı. Onlar dünyayı tanımak, onu fethetmek istiyorlardı. Bu dönemde Yunanlıların kendilerine ne kadar güvenli, hayatlarından ne kadar memnun, gelecek hayatla ilgili kaygılarının ne kadar az olduğunu biliyoruz.
Sayfa 23 - İSTANBUL BiLGİ ÜNİVERSİTESİ YAYlNLARIKitabı okuyor
Hırıstiyan düşüncesinin ilk dönem düşünürler arasında Origenes önemlidir
Origenes, Yahudi Philon'la temelleri atılan, Justi­nus, Athenagoras ve Clemens'le devam ettirilip geliştirilen Yunan aklı ile Hı­rıstiyan imanı arasında olumlu bir sentez meydana getirme irade ve tasarısı­nın nihai bir sonuca ulaştırılmasını temsil etmesi yanında ana Hıristiyan tez­lerine dayanarak Tanrı, evren ve insan hakkında Yunan filozoflarının ortaya atmış veya geliştirmiş oldukları öğretilere benzer işlenmiş bir felsefi öğretiyi bir ilk örnek olarak ortaya koyma başarısını gerçekleştirmiş bir düşünürdür.
Sayfa 13 - İSTANBUL BiLGİ ÜNİVERSİTESİ YAYlNLARIKitabı okuyor
Felsefenin ilk dönemlerde ki serüveni
İlkçağ Yunan felsefesi bir doğa felsefesi olarak başlamıştı ama bir Tanrı felsefesi veya teoloji olarak sona erecektir. İlk Yunan filozofları evre­nin neden yapıldığını, ana maddesinin ne olduğunu ve ondaki oluş ve değişmenin yasasını araştırmışlardı. Sofistler ve Sokrates buna bir tepki olarak doğayı bir yana bırakıp insanla, toplumla ilgili konulara eğilmişlerdi. Pla­ton ve Aristoteles, bu iki ilgiyi birleştirmiş, insan ve toplumla ilgili prob­lemleri evren ve Tanrı ile ilgili olarak geliştirdikleri genel metafizikleri için­ de ele almışlardı. Helenistik dönem felsefesi ise hemen hemen tümüyle in­san merkezci bir zemin üzerinde ilerleyerek insanın yapısı, evrendeki yeri ve mutluluğu ile ilgilenen bir antropolojiye, bir ahlak felsefesine dönüşmüştü. İsa'nın doğuşunu izleyen ilk yüzyıllarda ise ahlakla ilgili problemlerin felse­fenin ilgi odağından tam olarak uzaklaşmamakla birlikte ruhun kurtuluşu, gelecek dünyadaki hayat, Tanrı-evren arası ilişkiler gibi özü itibariyle din­sel diye adlandırılabilecek problemierin felsefenin merkezine yerleştiği gö­rülmektedir. Stoacılığın son döneminde açık bir şekilde ortaya çıktığına ta­nık olduğumuz bu gelişme Yunan felsefesinin son büyük akımı olan Yeni­ Piatonculuk ve onun en önemli temsilcisi olan Plotinos'ta doruk noktasına ulaşmaktadır
Sayfa 20 - İSTANBUL BiLGİ ÜNİVERSİTESİ YAYlNLARIKitabı okuyor
Kapadokya Okulu... Periler değil Hırıstiyan Keşişler yaşamış Kapadokyada
Erken Dönem Hırıstiyan düşüncesinin Augustinus sonrası önemli oku­lu Kapadokya Okulu'dur. Bu okulun Hıristiyanlığın Platon aracılığıyla yük­sek ölçüde mistik bir yorumunu yapma projesini üstlenmiş olan Aziz Basilei­ os, Nazianzos'lu Gregorios ve onunla aynı adı taşıyan Nyssa'lı Gregorios, ay­nı doğrultuda ilerleyen Sahte-Diyonizos ve İtirafçı Maximus ile birlikte bir başka ve önemli teoloji geleneğini temsil etmektedir. İlkçağ felsefesinin 'son şehidi' olan Boethius ise 'son Romalı ve ilk sko­ lastik düşünür' olarak ve antik çağdan Hıristiyan Ortaçağı'na geçişi temsil et­ mesi bakımından önem taşımaktadır.
Sayfa 14 - İSTANBUL BiLGİ ÜNİVERSİTESİ YAYlNLARIKitabı okuyor
Reklam
Ahlak Ussal ve Vicdanidir. Korku ve Kurallarla oluşan Adaptır.
Plotinos, Stoacıların ahlak felse­felerini, erdem anlayışlarını büyük ölçüde kabul etmekle birlikte, onların ah­lak felsefelerinde, en yüksek iyiyi duyusal dünyayı idare eden Kader'e itaat et­me olarak görmelerine de karşı çıkar. Plotinos'a göre, bunun tersine, ahlak­sal mutluluk ancak insanın özü itibariyle kendisine ait olduğu akılsal dünya­yı temaşa etmesinden ibaret olabilir.
Sayfa 32 - İSTANBUL BiLGİ ÜNİVERSİTESİ YAYlNLARIKitabı okuyor
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.