Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

İmam-ı Rabbani

Necdet Tosun

En Yeni İmam-ı Rabbani Sözleri ve Alıntıları

En Yeni İmam-ı Rabbani sözleri ve alıntılarını, en yeni İmam-ı Rabbani kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bu soruyu ben de önceden düşünmüştüm, çok güzel cevap :)
*** Bir gün İmâm-ı Rabbânî’ye bir şahıs mektup yazıp: “Peygamber Efendimiz’in (sallallahu aleyhi ve sellem) bir defa sohbetine katılıp sahâbî adını alan insanlar, sonraki dönemde yaşayan evliyanın en üstününden daha üstün kabul ediliyor. Bu insanlar, Hz. Peygamber’le bir sohbet sayesinde evliyanın hâllerinden daha üstün hâllere mi ulaşıyorlar?” diye sormuştu. İmâm-ı Rabbânî ona cevaben bir mektup yazıp: “Bu sorunun cevabı yazıyla verilemez, yanımıza gelmeniz lâzım.” dedi. O şahıs, bir süre sonra İmâm-ı Rabbânî’nin yanına gelip sohbetine katıldı. Daha ilk sohbetinde tarifi mümkün olmayan yüksek manevî hâllere kavuştu. İmâm-ı Rabbânî onu yanına çağırıp: “Bugün senin mektubundaki soruna cevap vermiş oldum, anladın mı?” dedi. O şahıs İmâm-ı Rabbânî’nin eline sarılıp cevabını aldığını belirtti.
Şairler abartmayı sever, dikkatli olmak gerekiyor
*** Muhammed Hâşim Kişmî anlatıyor: İmâm-ı Rabbânî’ye olan muhabbetimin ziyadeleştiği günlerde onu övücü mahiyette bir rubâî (dörtlük) yazıp kendisine okudum. Rubâî: “Ey senin şerbetine melekler sinek olan” diye başlıyordu. İmâm-ı Rabbânî Hazretleri buyurdular ki: “Bir kimseyi medhederken, başka bir büyüğü kötülememek lâzımdır. Melekler çok büyüktürler. Ehl-i Sünnet îtikâdına göre meleklerin avâmı, insanların avâmından yani evliyâ ve daha alt seviyede olan (peygamberler dışındaki) insanlardan üstündür. Onlara, bir kimsenin şerbetinin sineği demek doğru olmaz.
Reklam
İmâm-ı Rabbânî bir defasında hasta olmuştu. Hastalık esnasında yemek için on bir tane kuru üzüm istediler. Hizmetçi bu üzümleri huzurlarına getirince İmâm-ı Rabbânî murakabe ve tefekkür ile meşgul oldu. Bir müddet sonra başını kaldırıp: “Çok garip bir hâl gördüm. Bu üzümleri önüme koydukları zaman hepsinin Allah Teâlâ’ya dua ve münâcât ettiğini, Allah Teâlâ’nın da bunların dua ve isteklerini kabul ettiğini ve hastalıktan kurtulmamı bu üzümleri yememe bağlı kıldığını hissettim.” dedi. Bu üzümlerden birkaç tane yiyince hastalıkları tamamen geçti. Geri kalan üzümleri de sakladılar. Bir müddet sonra küçük oğulları hastalandı. Neredeyse hayatından ümit kesiliyordu. O üzümlerden yedirdiler ve onun da hastalığı iyileşti.
Serrâc Tûsî’nin (ö. 378/988) bir ilk dönem sûfîsinden naklettiği şu cümleler tasavvuf kültüründe mektupların önemini açık bir biçimde ortaya koymaktadır: “Kim, şeyhlerimizin remizlerine (yüksek mânâlı sembolik sözlerine) vâkıf olmak isterse, onların yazışmalarına ve mektuplarına baksın. Onların remizleri buralardadır. Yoksa yazdıkları eserlerde (kitaplarda) değil.”
Ey mes‘ûd ve bahtiyar kardeşim! Allah Teâlâ’nın sevdiği kullarının yolunda yürümek arzusunda isen, bu yolun şartlarını ve edeblerini gözetmelisin. En önce sünnet-i seniyyeye yapışmak ve bid‘atlerden sakınmak lâzımdır. Çünkü Allah Teâlâ’nın sevgisine ulaştıran yolun esâsı bu ikisidir.
Hakîkî sevgiliden (Allah Teâlâ’dan) başka hiçbir şeye gönül bağlamamalı, faydası olmayan şeylerle uğraşmamalıdır...
Reklam
En önemli miras...
İmâm-ı Rabbânî vefat ettiğinde geriye birkaç yetişkin çocuk, birçok halife, çok sayıda mektup ve birkaç risale bırakmıştır. Onun en önemli mirası ise, sonraki nesillere örnek olacak çileli ve ilkeli bir hayat hikâyesidir.
İmâm-ı Rabbânî Ahmed Sirhindî, babasının vefat ettiği 1007 (1599) senesinde Kâdiriyye ve Çiştiyye şeyhi olarak irşâda başlamış ise de, iki sene sonra 1009 (1601) senesinde Bâkî Billâh’tan Nakşbendiyye icâzeti alınca diğer tarikatların icazetini teberrük olarak algıladı ve kendisini Nakşbendî şeyhi olarak tanımladı. Bu sebeple, onun asıl şeyhlik dönemi bu tarihten sonra başlamış oldu.
İmâm-ı Rabbânî’nin intisap edip kendisine mürîd olduğu dönemde Bâkî Billah mutluluğunu, bir dostuna yazdığı mektupta şöyle ifade ediyordu: “Sirhind’den Şeyh Ahmed isminde ilmi çok, ameli güçlü bir yiğit birkaç gün bizimle oturup kalktı. Ondan, çok ilginç hâller müşahede edildi. Muhtemelen âlemin kendisiyle aydınlandığı bir kandil olacak.”
Bâkî Billah, İmâm-ı Rabbânî’ye gördüğü bir başka rüyayı (vâkıa) da anlattı. Şeyhi İmkenegî’nin yanından dönerken Sirhind kasabasına geldiğinde rüyasında kendisine: “Sen kutbun yakınına inmişsin.” diye hitap edilmiş ve kutbun sûreti (hilyesi, sîmâsı) gösterilmişti. Bâkî Billah İmâm-ı Rabbânî’ye: “Sizi gördüğüm ilk gün sûretinizin, o gördüğüm sûrete uygun olduğunu ve sizde o kabiliyetin bulunduğunu anladım.” dedi.
50 öğeden 31 ile 40 arasındakiler gösteriliyor.